Zaman Savaşçıları 3 Kralın Doğuşu Bölüm 1

97 10 0
                                    

Savaş alanında öylece ayakta duruyordum. Dylan'la göz göze geldik. Aşkla bakan gözleri beni ne kadar çok sevdiğini haykırıyordu adeta. Ona doğru koşmaya başladım. Yanına ulaştığımda Dylan kollarıyla bana sarılarak, bedenimi kendine çekti. Alnıma değdirdiği dudakları buz gibiydi. İrkilerek geri çekildiğimde yüzüne baktım. Teninin bembeyaz olduğunu o zaman fark ettim.

"Dylan?"

Cevap vermedi. Yüzünde buruk bir gülümsemeyle bana bakıyordu şimdi. "Özür dilerim prenses."

Özür mü? Neden özür diliyorduki? Sonra başını eğip kendine bakınca bende onun bakışlarını takip ettim. Sol göğsündeki karanlık boşluğu o zaman fark ettim.

"DYLAN!!!" Çığlığım çevremizdeki herşeyin siyah bir girdap içinde yok olmasına neden oluyordu. Korku ve endişeyle, iki elimi Dylan'ın göğsündeki o karanlık boşluğun üzerine koyarak, kapatmaya çalıştım. Buna rağmen boşluk büyümeye devam ediyordu.

Dylan, yere doğru düşerken kollarımla onu tutmaya çalıştımsada başaramadım. Beraber cesetlerle kaplı zemine düşerken o simsiyah gözleri donuklaşmaya başlamıştı.

"Hayır. Hayır Dylan, bana bak."

Parmaklarımla alnına dökülen saçları geriye atarken hala "Hayır," diye mırıldanmaya devam ediyordum. "Böyle olmamalıydı. Geri dönmeliyiz. Hadi uyan artık sevgilim. Beni korkutuyorsun." Ama Dylan cevap vermedi.

O zaman birinin kahkahalarla güldüğünü duydum. Başımı kaldırıp baktığımda Montel, biraz ileride bize bakarak gülmeye devam ediyordu. Onunla sonra hesaplaşacaktım. Önce Dylan'ı uyandırmalıyım. Yeniden önüme döndüğümde kollarımın bomboş olduğunu gördüm. Dylan yoktu.

Tüm benliğimi kaplayan büyük bir öfkeyle Montel'e baktım. "Seni öldüreceğim. Seni mutlaka öldüreceğim. Bu sana sözüm olsun," dedim. Montel bana cevap vermedi. Karanlığın içinde kaybolurken bile kahkahasını duymaya devam ediyordum.

Gözlerimi açtığımda kalbim hızlı bir şekilde atmaya devam ediyordu. Dylan'ın ölmesinin üzerinden üç gün geçmişti. Bu süre boyunca hastahanede bilincim yarı kapalı yarı açık bir şekilde yatıyordum. Uyuduğum anlarda hep aynı kabusu yaşıyordum. Uyandığım zamanlar ise vücudum dayanılmaz bir acıyla kavruluyordu.

Gerçekleri kabullenebilmiş değildim henüz. Tüm bu olanlar sadece bir rüyaydı. Bundan emindim. Dylan, beni bırakıp gitmiş olamazdı.

Bazı sesler duyuyordum. Kulaklarımı bu seslere kapadım. Benim duymak istediğim tek bir ses vardı. Tüm dikkatimi buna yoğunlaştırdım. Yumruklarımı sıkarak, beklediğim sesi umutla duymayı bekledim. Nitekim o sesi asla duyamadım.

Savaş alanında Dylan'dan geriye kalan tek şey olan yüzüğü elimden bırakamamıştım. Yüzük avucumun içinde baskı yapmaya devam ediyordu. Yarı uykulu yarı uyanık olduğum anlarda, birilerinin parmaklarımı açmaya çalışarak o yüzüğü almaya çalışmıştı. Ama ben asla bırakmamıştım. Bırakırsam Dylan'ı sonsuza kadar kaybedecektim sanki.

Anılar birer birer beynime hücüm ederken, onlardan kurtulamıyordum. Dylan'ın aşkla bakan gözleri, Montel'in enerji topuyla onu kalbinin tam ortasından vurması ve bir an sonra Dylan'ın geçidin içinde kaybolması.

"Hayırrrrrr..."

Gözlerimi açmış yatağın içinde çırpınıyordum. Kime ait olduğunu görmediğim eller beni tutmaya çalışıyordu.

"Sakinleştirici getirin hemen," dedi tanımadığım bir ses.

Oysa ben sakinleşmek istemiyordum. Dylan'ı kaybolduğu o geçitten geri getirmem gerekliydi. Kolumdaki iğneleri sökmeye çalıştım. Fakat beni tutan eller buna izin vermedi. Birden yeniden her şey kararmaya başladı. Başımı yastığa düşerken "Dylan," diye fısıldadım.

Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin