Zaman Savaşçıları 3 Kralın Doğuşu Bölüm 12

72 6 0
                                    

Kaldığımız binaya girdiğimde Calvin'in yanına gitmek için Dylan'dan ayrıldım. Calvin'in kapıyı açmasıyla, ağır bir alkol kokusu ile karşılaştım. Calvin beni görünce arkasını dönüp, yalpalayarak içeri girdi. Ben de kapıyı kapatarak, hemen arkasından onu takip ettim. Koltuğa oturduğumda, Calvin kadehini yeniden doldurmakla uğraşıyordu. Bana bakmadan konuştu.

"Uyanmışsın."

"Evet," dedim ses tonundaki suçlayıcı ifadeyi duymazdan gelerek.

"Siz de bir kadeh içmek ister misiniz kraliçem?" diye sorarken kraliçem kelimesindeki alaycı vurguyu fark etmemek imkânsızdı.

"Hayır Calvin. Bence sende artık içmeyi bırakmalısın."

Kadehini bana doğru havaya kaldırıp, "Sağlığınıza," dedi. Daha sonra, kadehi ağzına götürerek tek seferde hepsini içti. Yeniden kadehini doldurmak için, şişeyi eline almak üzere hamle edince, ben ondan önce davranıp, şişeyi kaptım.

Calvin bir şey söylemek için ağzını açtı. Daha sonra vazgeçmiş olacak ki, omuzlarını silkip ayağa kalktı. Yalpalayarak, bar köşesine gidip, yeni bir şişe alınca, sinirlenmeye başladığımı hissettim.

"Calvin, sen ne yapıyorsun böyle?" Ayağa kalkıp, yanına gittim. Elinden şişeyi almaya çalışırken, "Ver şu şişeyi Calvin," dedim.

Calvin, ilk başta karşı koysada sonunda şişeyi elinden almayı başarmıştım. Şişeyi masanın üzerine bırakırken, Calvin'in bu kez bir başka şişeye uzandığını gördüm. Derin bir nefes alarak, Calvin'i kolundan tutup, bar köşesinden uzaklaştırmaya çalıştım.

"Beni rahat bırak Elya," dedi sinirli bir şekilde.

"Üzgünüm ama rahat bırakamam. Yeterince içmişsin zaten."

"Ne kadar içtiğim seni ilgilendirmez."

"Evet ilgilendirir." Onu bir koltuğa oturttum. Bir süre konuşmadı. Sonra sehpanın üzerinde duran bardağı aldığı gibi duvara monte edilmiş televizyona fırlattı. Bardak paramparça olurken, televizyonun ekranıda çatlamıştı.

"Rahatladın mı bari?" diye sordum.

"Hayır, rahatlamadım. Neden geldin Elya? Ne istiyorsun benden. Benide Arora'yı bıraktığın gibi bırakıp gitsene." Her kelimesinden acı akıyordu. Bu nedenle, ona kızmadım.

"Onu geri alacağımızı biliyorsun."

"Öyle mi? Nasıl peki? Onu, kaderine bırakırken, bunu düşündün mü?"

"Calvin, Arora'yı orada bırakmayı istediğimi mi sanıyorsun? Öyleyse dostum çok yanılıyorsun. Bende onu kurtarmak isterdim ama koşullar aleyhimizeydi. Arora'nın isteğide..."

"Arora'nın isteğide mi bu yöndeydi? Elya, Arora'nın kendisinden başka, herkesi düşündüğünü bilmiyor musun? Elbette, sizin gitmenizi isterdi. Çünkü o bir aptal. Kendisini asla düşünmeyen bir aptal. Varsa yoksa Volen diyarının geleceğini düşünür. Oysa Arora o kadar kırılgan biri ki, ona çok kolay zarar verebilirler. Kim bilir şu an nasıl korkuyordur. Şu an ölümle buruna buruna. Edelux, onu güçlerine kullandırmaya zorladığı an ölecek. Bunun farkında mısın?"

"Haklısın ama yanılıyorsun. Arora, benim tanıdığım en cesur kişi. Onu, ne olursa olsun oradan kurtaracağız. Fakat senin burada içip sarhoş olmanın ona bir faydası olacağını sanmıyorum."

"Tam aksine bana iyi geliyor. Böylece, acıyan kalbimi görmezden gelebiliyorum." Gözlerini kapatıp, başını ellerinin arasına aldı. "Kalbimin bu kadar acıyabileceğini hiç düşünmemiştim. Kalbim acıyor Elya. Sen bu acıyı bilir misin? Ona karşı hislerimi bile söyleyemedim. Arora, onu sevdiğimi, ona âşık olduğumu hiçbir zaman öğrenemeyecek."

Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin