Bölüm 11

9.2K 771 118
                                    

Takip eden günlerde sırasıyla prenslerden eğitim almaya devam ettim. Artık saldırı ve savunma eğitimlerim başlamıştı. Calvin ve Cleavon bana enerji topuyla ve diğer aletlerle nasıl savaşacağımı öğretirken Dylan zamana hükmetme konusunda eğitimlerine devam ediyordu. Gün geçtikçe hepsinin bizleri daha çok zorladığını fark ettim.

Hafta sonları ise Mike ile Volen diyarına gidiyor ve onunla olan antrenmanlarıma devam ediyordum. Kampüse geleli neredeyse iki ay olmuştu. Bu kadar süre içerisinde gerçekten çok iyi bir savaşçı olup çıkmıştım. Tabii bunu söyleyen Mike'dı.

Pansy ve Camila cephesinde ise değişen bir şey yoktu. Camila, Pansy'nin neden kendisine uzak durduğunu bilmiyordu. İşin gerçeği Camila'nın çok önemsediğini düşünmüyordum. Çünkü eğitiminden arta kalan vaktini Cleavon'la geçiriyordu. Pansy ise ikisi birlikteyken olabildiğince yanlarında olmamaya dikkat ediyordu. Gerçi son zamanlarda, ilk günlere göre daha iyiydi. En azından Camila ve Cleavon beraberlerken kaçıp gitmiyor. Onların sohbetlerine dâhil oluyordu. Yine de boş zamanlarımızda ikimiz beraber vakit geçiriyorduk. Bazen onda bazen bende televizyon izliyor, bazen de havuza yüzmeye gidiyorduk.

Cleavon her zamanki neşeli tavırlarıyla derslerde beni güldürürken; Calvin bunaldığım zamanlarda bana destek olan, konuşabileceğim, bir arkadaş oluyordu.

Dylan cephesinde ise durum çok daha farklıydı. Hâlâ onun yanında geriliyordum. Bazen daireme geliyor ve ne kadar karşı çıkarsam çıkayım yanımda uyumaya devam ediyordu. Bazen de dünyada beni sinir etmekten başka bir amacı olmayan biriymiş gibi davranıyordu. Özellikle eğitimlerimizde beni çok zorluyordu.

Bazı zamanlar ise Calvin'in, geldiğim ilk hafta bir yerlere gitmesi gibi Cleavon ve Dylan da ortadan kayboluyordu. Nereye gittiklerini sorduğumuzda hiçbir cevap alamıyorduk. Neler döndüğünü merak ediyordum. Böyle ortadan kaybolduğu dönemlerde özellikle Dylan'ı merak ediyor ve ortaya çıkması uzun sürdüğü zaman onun için endişelenirken buluyordum kendimi.

Bugün, Dylan ile yine şu zamana hükmetme eğitimini alıyordum. Dylan evreni bir saat olarak düşünmemi söylemişti. Öğleden sonraydı ve ben gerçekten bunalmıştım.

"Sana söyledim. Yapmak istemiyorum. Olmuyor işte. Daha kaç defa denemek istiyorsun," diye söylendim sinirle.

Dylan derin bir nefes aldı. Bana bakışlarında daha çok hayal kırıklığı vardı. Tek söylediği "Tekrar dene." oldu.

Dylan'a arkamı döndüm. Tekrar konsantre olmaya çalıştım. Kafamda bir duvar saati canlandırdım. Saatin saniye koluna dikkatimi verdim ve onun hareketsiz kaldığını hayal ettim. Ne kadar zorlarsam zorlayayım olmuyor, yapamıyordum. Kafamın içinde bir yerlerde bir şey patlamak üzereydi.

"Pekâlâ. Bugün burada bitsin artık. Yoksa çığlık atmama az kaldı. "

Kaşlarını çatan Dylan bir şey demedi. Onun yanından geçip kapıya doğru yürüdüm. Tam kapının kolunu tutuyordum ki bileğimdeki işaret yandı. Soran gözlerle Dylan'a baktım.

"Şimdi tekrar denemeni istiyorum. "

"Anlamadım."

"Yeniden zamana hükmetmeye çalış. "

"Zamanı durdurdun zaten. Benden yeniden çözmemi mi istiyorsun? Biliyorsun ki zamanı çözmek daha zor."

Gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir ifade vardı.

"Hayır Elya. Zamanı çözmeni istemiyorum, zamanı durdurmanı istiyorum."

Öylece Dylan'a baktım. Benden ne istediğinin tam olarak farkında mıydı acaba? Galiba farkındaydı.

Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin