Zaman Savaşçıları 3 Kralın Doğuşu Bölüm 5

72 8 0
                                    

Montel'in beni ele geçirmesine izin vermekle hata mı yapıyordum bilmiyorum. Bildiğim tek şey er ya da geç onunla karşılaşacaktım. Gerçek şu ki; Dylan'ı yeniden görme isteğim, Montel'e teslim olmamda büyük bir etkendi. Bu nedenle geçide girerken düşünebildiğim tek şey Dylan'dı.

Geçitten çıktığım an olduğum yerde donup kaldım. Karşımda onlarca kilometre genişliğinde oval biçimli bir vadi uzanıyordu. Beni en çok şaşırtan ise aydınlıktı. Volsat'ın karanlık tarafta olduğuna o kadar emindim ki, bedenimi ısıtan güneşler beni şaşırtmıştı.

Masmavi bir nehir, kıvrılarak ilerliyor ve bir yılan gibi vadinin etrafını sarıyordu. Hangi tür olduğunu bilmediğim kocaman ağaçlar vadinin etrafında adeta bir sur vazifesi görüyordu. Vadinin ortasında, ağaçlardan yapılmış kulübeler ile küçük bir şehir vardı. Bu şehrin tam göbeğinde ise, beyaz mermerden yapılmış, altın gibi parlayan kapılara sahip ve büyük bahçesiyle kocaman bir saray vardı.

Vadinin her köşesinde, yine ahşaptan yapılmış gözetleme kuleleri vardı. Kulelerin tepesinde gözcülük yapan Volsat askerlerini görebiliyordum. Şehrin, kuzey tarafındaki boş alanda bir grup askerin antreman yapıyordu. Şehrin sokaklarında koşuşturan çocukların sesleri, olduğumuz noktaya kadar geliyordu.

Hemen yanımda duran Montel, "Balxon'a hoş geldiniz Kraliçe Elya," dedi. Ona cevap vermedim.

Montel, vadiye doğru yürümeye başlayınca, bir anlık bir tereddüdün ardından, bende onu takip ettim. Uzaktan bir yerden dövülen metalin sesi geliyordu. Ayrıca burnuma dolan nefis yemek kokuları saatlerdir aç olan midemin guruldamasına neden oluyordu. Hemen arkamızdan gelen Volsat askerlerini umursamadan, etrafıma dikkatli bir şekilde inceleyerek yürmeye devam ettim.

Şehrin içine girdiğimizde, Montel'i görenler saygıyla kenara çekiliyorlardı. Hemen arkasından benim geldiğimi görünce, önce yüzlerinde büyük bir şaşkınlık ifadesi oluşuyor ve hemen ardından telaşla eğilmeye başlıyorlardı.

Montel gibi bende onların yüzüne bakmadan ilerlemeye başladım. Şu anda tek derdim, bir an önce Dylan'ı görmekti. Bu nedenle adımlarımı hızlandırarak Montel'e yetiştim.

"Dylan'ı görmek istiyorum."

Montel, bir şey söylemeden yürümesine devam etti. Sonunda yukarıdan gördüğüm, sarayın bahçesine girdik. İçimden, Montel'i öldürmek gelsede kendimi tuttum. Şu an sakin olmam gerekliydi. Sarayın merdivenlerini çıktığımızda, kapısında oldukça yaşlı bir adamın bizi beklediğini fark ettim. Adam, gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Sonunda yanına ulaştığımızda kafasını Montel'e çevirdi.

"Aferin," dedi. Sonra yine bana dönerek, "Kraliçe Elya. Sizinle tanışma şerefine eriştiğim için çok mutluyum. Benim adım Haefen," dedi.

"Keşke bende sana mutlu olduğumu söyleyebilseydim," dedim. Yeniden Montel'e döndüm. "Dylan," dedim sinirli bir şekilde.

Montel, yüzüme bakmak yerine yaşlı adama döndü. "Hazırlıklar başlasın. Tören bu günün sonunda yapılacak."

Şaşkın bir şekilde Montel'in yüzüne baktım. Ne töreninden bahsediyordu? Kafam karışmış ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Aynı zamanda Dylan'ı da görmek istiyordum. İçimde büyüyen öfkeyle, Volen diyarında durmuş olan zamanı dondurdum. Montel ve askerlerinin bu durumdan etkilenmeyeceğini biliyordum. Yinede ben burada yokmuşum gibi davranmalarından sıkılmıştım. Montel, şaşırarak parlamaya başlayan kolyesine baktı. Sonra yüzünde yine o alaycı gülümsemesiyle bana baktı.

"Kraliçe Elya, güçlerin bizi etkilemiyor unuttun mu?"

"Hayır unutmadım. Beni şimdi Dylan'ın yanına götür, yoksa diğer güçlerimle tanışırsın."

Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin