Hastahane binasına giderken, aklımda Arora'dan başka bir şey yoktu. Ona bir şey olmamalıydı. O hepimizin, Volen diyarı halkının umuduydu. Eğer ona bir şey olursa, her şey boşa giderdi. Volen diyarı yine sahipsiz kalırdı.
Odaya girdiğimde, Calvin'i Arora'nın başucunda buldum. Arora'nın elini tutmuş, ona bir şeyler mırıldanıyordu. İçeri girdiğimizde başını bize çevirdi. Gözlerinde acıyı gördüğümde, boğazıma bir yumru oturdu. Gözlerimi Arora'nın bembeyaz olmuş yüzüne çevirdim. Gözümden bir damla yaş akarken, Calvin'in yanına gittim.
"Ona bir şey olmayacağını söyle."
Calvin'in, omzunu güven vermek istercesine sıktım. "Olmayacak," dedim. Yanağımdan süzülen gözyaşlarını sildim. "Merak etme. Hiçbir şey olmayacak. Tek yapmamız gereken beklemek. Uyandığında, onu hemen Volen diyarına götüreceğiz."
Calvin, bakışlarını yeniden Arora'nın yüzüne çevirdi. "Ona, duygularımdan bahsetmek istemiştim. Onu bulduğumda eğitim salonundaydı. Beni görünce gülümsemişti. Gülünce, yanağında minik bir gamze oluştuğunu biliyor muydun? Daha önce dikkat etmemişim. Arora, o kadar güzel ve kırılgan bir kızki. Salonun içinde zamanı durdurmuş, nesneleri hareket ettirmeye çalışıyor olmalıydı. Ben gelince, zamanı yeniden harekete geçirdi. Bana doğru bir adım atmıştı ki, yüzünde korkunun izlerini gördüm. Bana 'Galiba doğum tarihim konusunda yanılmışım' dedi. Bunu söyler söylemezde bayıldı. Bu nasıl olabilir? Tarihi nasıl karıştırabiliriz. Bilseydim, onun güçlerini kullanmasına izin verir miydim? Ona bir şey olmasına müsaade eder miydim?"
Calvin'i dinlerken, gözyaşlarım yine akmaya başlamıştı. Dylan'ın, yumuşacık eli, yanağımdaki gözyaşlarımı silmek için uzanana kadar, onunda burada, yanımda olduğunu unutmuştum. Başımı ona çevirdim. Yüzümü, göğsüne yaslarken, o da sakinleşmem için saçlarımı okşuyordu.
Neden, her şey ters gitmek zorundaydı ki? Tam, huzuru bulduk, her şey yoluna girdi dediğimiz anda yeni bir şey ortaya çıkıyordu. Önce, Dylan'ı öldü sanmamız, şimdi de Arora. Arora'nın, ne olursa olsun güçlerini kullanmaması gerekliydi. Onu asla kaybedemezdik. Bunun sebebi kraliçe olarak bize lazım olması değildi. Hepimiz, Arora'yı gerçekten çok sevmiştik. Bir an önce iyi olması için her şeyi yapmaya hazırdım.
Geri çekilip, derin bir nefes aldım. Arora'nın solgun yüzüne baktım. "Beaton'un haberi var mı?"
Buraya geldiğimiz andan beri sessizliğini koruyan Cleavon öne çıktı. "Bizi bekliyor."
"Burada durmamızın bir anlamı yok. Arora, kendine geldikten sonra, ne olursa olsun güçlerini kullanmasına izin vermememiz gerekiyor. Sanırım sen burada kalacaksın Calvin."
Calvin, bakışlarını Arora'nın yüzünden ayırmıyordu. Ayağa kalktığında şaşırdım. "Bende geliyorum."
Hep beraber oradan ayrıldık. Calvin, kapıda nöbet tutan savaşçılara gerekli talimatları verdikten sonra peşimizden geldi. Merkez binaya yürürken, hepimiz sessizdik. Beaton'u odasında, savaşçı komutanlarla konuşurken bulduk. Beaton'un, Dylan ile Volen diyarından geri döndüğümüzde, yüzüne gelen renk yine uçup gitmişti. Savaşçılar odayı terk ederken, Beaton bir koltuğa oturdu. Elleriyle çenesini sıvazlarken, bizde karşısındaki koltuğa oturduk.
"Neler oluyor?" diye sordu Dylan.
Beaton, tek tek bize baktı. Sonunda konuştuğunda, bakışlarında yine ters bir şeyler olduğunu anlamıştım. Aklıma, Cerbol ve Demir geldi. Yoksa onlarada mı bir şey olmuştu?
"Volen askerleri, Vynan şehrinin dışında konuşlanmaya başlamış."
Dylan ve Cleavon, telaşla ayağa kalkarken, Beaton, eliyle oturmaları için işaret etti. "Şimdilik, her hangi bir saldırıda bulunmadılar. Her iki tarafda mevzilerinde. Edelux, Arora'nın doğum tarihini biliyor olmalı. Bu nedenle, onu Voleryum Konseyine götürmemize engel olmak için askerlerini gönderdiğini düşünüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊
Science FictionZAMAN SAVAŞÇILARI SERİSİ PRENSES " Tek düşünebildiğim zamanın durmasıydı. Biliyordum burada zaman diye bir şey yoktu. Ama o an, o savaşçının hayatını kurtarmaktan başka bir şey düşünemiyordum." ⏳ O sıradan bir satürn kızıydı. Volen gezegeninde, yüz...