Bölüm 5

11.4K 870 118
                                    

Rüya görüyordum. Aslında daha çok bir kâbus. Geçitlerden geçiyor ve her defasında kendimi yine karlar arasında karanlık bir ormanda buluyordum. Kurtulamadığım bir döngüydü sanki. Nefes almakta zorlanıyordum. Sonra onu gördüm. Calvin. Bana elini uzattı. Birden kendimi Volen diyarında buldum. Teşekkür etmek istedim. Gitmişti. Onu aramak için çevreme baktım. Bir adım atmıştım ki uçurumdan aşağı düşmeye başladım.

Bu noktada gözlerimi açtım. Kalbim hâlâ uçurumdan düşerken hissettiğim korkuyla hızlı bir şekilde çarpıyordu. Yatakta yan döndüm.

Kalp atışlarım normale dönünceye kadar gözlerimi kapalı tuttum. Dün kendime geldiğimde fark etmemiştim ama eğer Dylan gelip beni bulmasaydı orada ölüp kalacaktım. Belki de uzun bir süre cesedime ulaşılamayacaktı. Hâlâ nasıl olur da açtığım geçidin daha önce hiç gitmediğim Rusya'ya çıktığını anlayamamıştım.

Yaşadığım şeyleri gözden geçirirken Dylan'ın dün gece benimle yattığını hatırladım. Kahretsin. Gözlerimi yeniden açtım ama yatakta kimse yoktu. Demek erkenden uyanıp gitmişti. Elbette ona dün gece yaptıklarından dolayı kızgındım. Yine de beni uyandırmadan gitmesine bozulmuştum.

İçimi garip bir duygu kapladı. Sanki bilmiyorum yani hani insan bir gecelik ilişki yaşar ve sabah uyandığında erkek çoktan tüymüştür. Geride kalan o kızlar gibi hissettim kendimi. Kırılmıştım. Utanç içinde yataktan kalktım. Daha ne kadar nefret edebilirdim ondan bilmiyorum ama işte yine olmuştu. O nefret çıtasını bir kez daha yükseltmişti. Kendime de kızgındım. Neden daha çok çabalamamıştım ki onunla uyumamak için? Belki çığlık atsam çekinir, yataktan kalkardı.

Yataktan kalkıp karışık düşüncelerle banyo kapısına uzandığımda biri kapıyı açtı. İstemsiz bir şekilde çığlık atarak geri kaçtım. Karşımdaki Dylan'dı.

"Hey. Sabahları bu kadar korkunç olduğumu bilmiyordum. Sakin ol, benim. Günaydın."

"Ben, gittiğini sanmıştım. Yani banyodasın ve işte anlarsın. Sadece bir anlık boşluğuma geldi." Kapıda öylece durup bana baktı. Sonra içeri girdi. Ben de daha fazla yanaklarım kızarmadan banyoya girip kapıyı kapattım. Klozetin kapağının üzerine oturdum.

Bir yanım Dylan'ın beni bırakıp gitmemesine seviniyordu. Bense neden böyle hissettiğimi anlamıyordum. Her şeye rağmen ortada bir yanlış vardı. Böyle olmaması gerekliydi. Yani o Dylan'dı. Diğer kraliçe adaylarına da bu şekilde davranıyor muydu ya da onların odalarına rahatlıkla girip çıkıyor muydu?

Ayağa kalkıp yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçalarken aynadaki yansımamı izledim. Yanaklarım hâlâ kırmızıydı ve gözlerim heyecanla parlıyordu. Bana neler oluyordu böyle? Kaşlarımı çattım. Aynadaki kız da kaşlarını çattı.

Dylan "Ben üzerimi değiştirmek için kendi daireme iniyorum. Kahvaltıda görüşürüz," diye kapıdan seslendi.

Gidişin olur da dönüşün olmaz umarım diye geçirdim içimden. Yatak odasına döndüğümde gerçekten gitmişti. Pijamalarımı çıkarttım. Üzerime rahat bir şeyler giyip dairemden çıktım. Eğitim sonrası valizi boşaltmayı planladım. Asansörle ininceye kadar kimseye rastlamadım. Hemen yan taraftaki kafeteryaya gittiğimde lobideki Ray beni görünce hemen ayağa kalktı.

"Günaydın Prenses."

"Günaydın Ray. Lütfen beni görünce ayağa kalkmaya çalışma. Kendimi rahatsız hissediyorum. Ayrıca benim adım Elya. Sadece Elya. Prenses değil."

"Elbette Prenses. Yani Prenses Elya." Ben kaşlarımı çatınca "Elya," dedi sadece. Gülümsedim. Ray yine kızardı.

Ray'in yanından geçip doğruca açık büfeye yöneldim. Tabağıma birkaç şey koymuştum ki Dylan'ın sesini duydum.

Zaman Savaşçıları Serisi - &- 3 Hikaye Bir Arada😊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin