Sadece yemek yemeye giderek zamımızı harcamıştık. Hâlâ Calum'a sormam gereken bir mezuniyet teklifi vardı. Bu yüzden tekrar partinin olacağı eve geldik. Yarış sonrası ödül gibi bir şeydi. İç çekerek eve girdim. Mary ve Camila beni çekiştirdi.
"Bak şurada."
Ellerinde kırmızı plastik bardaklar ile dans eden insanlar arasından geçmeye çalıştım. Masanın tam önünde duruyordu. Bu görmeye alışık olduğum bir şey değildi çünkü ilk defa tekti. Üzerimdeki elbiseyi düzelttim. Ayağımdaki botları zemine vurdum ve saçlarımı arkaya attım. Calum'un yanına geldiğimde ilk deri ceketime baktı.
"Hey."
Dedi. Heyecandan sert bir nefes verdim. "Hey, Calum?"
Kaşlarını çatarak bana baktı. "Alex'di değil mi?"
Kafamı salladım. "Evet. Her neyse asıldında sana sormak istediğim bir şey var."
Elindeki içki ile bana bir adım attı. Onun yüzüne bakıp söyleyemeyeceğimi fark ettiğimde kasenin içinde olan kokteyden bir kepçe alarak bardağıma doldurdum. "Biliyorum bir sürü teklif almışsındır ama aklında biri yoksa benimle baloya gelir misin?"
Kafamı kaldırdım ve içimdeki rahatlamının tadını çıkarttım. Nefesimi sakin bir şekilde verirken dudaklarını birbirine bastırdı. Birden gülmeye başladı.
"Ah, gerçekten özür dilerim ama dalga geçiyorsun değil mi?"
Yüzüme aptal bir sırıtışla bakıyordu. Kaşlarımı çattım. Müziğin sesini duymuyordum. "Hayır, oldukça ciddiyim."
Dudaklarını yaladı. "Bak, sana nazik bir dişde açıklayacağım. Alex, senin ve benim ismim asla bir arada anılmaz."
Ağzımı açmaya yeltendim ama elini havaya kaldırdı. "Biliyorum şu anda kendini küçük hissettin ama bunlar böyle Alex. Liseye hoşgeldin. Sen matematikten geçersin yıllığında sadece ismin olur. Ben matematikten kalırım ama yıllıkta herkes benim hakkımda mükemmel şeyler yazıp, imzalar."
Dişlerimi sıktım. Hayır, şu an ağlıyamazdım. İçeceğimi hızlıca masaya koydum. Onun yanından ayrılmak üzereyken kolumdan tuttu. "Sözlerim çok mu ağırdı? Bak gerçekten üzgü-"
"Hayır değilsin. Çünkü üzgünden daha çok bir götsün."
Elimi ondan kurtardım. "Ve biliyor musun Calum? Ağzın kapalı halde etrafa gülümserken daha zeki biri gibi duruyorsun." Ona eğildim. "Sanırım herkes yanılmış."
Kaşlarını çattı. Ve birden bağırdı. "Bana aptal mı diyorsun?"
"Hemde özellikle vurguladığım cümleyi anlamayacak kadar."
Arkamı döndüm. Ellerimi sıktım. Lanet olsun birazdan ateşten bir kıza dönüşecektim. O kadar sinirliydim ki! Sadece onca lafı onun söyledikleri altında kalmamak için söylemiştim. Ve gerçekten pişmandım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Lisede kimse kendini ucube olarak düşünmezdi. Fakat insanlar sana çoktan bir isim takıyorlar. Evin içinden çıkmak için bir çıkış aradım ve bahçeye açılan camları gördüm. İç çekerek bahçeye çıktım. Yeşilliklerin üzerinde sevişen ve ot içen gençler. Onları geçerek havuzun etrafında ki kalabalığı gördüm. Mary ve Camila çığlıklar eşliğinde bir şeyler söylüyorlardı. Kalabalığı aşarak onların yanına gittim. Gözlerim doluydu. Ağlamak üzereydim. Mary'in gülen yüzü birden soldu.
"Neler oluyor? Seni red mi etti?"
Kafamı salladım. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Camila sarıldı. "Haydi tamam eve gidelim."
"Hey sen! Elbisenin altında bot giyen kız!"
Üçümüzde kafamızı aynı anda kaldırdık. Bana mı sesleniyorlardı? Luke bana bakıyordu. Gözlerimi devirdim. Mikrafonu hemen eline aldı. Yanında DJ vardı. Gerçekten havuzun yanında bir DJ vardı.
"Evet, öptüğüm kız!"
Kalabalıktan gülme sesleri yükseldi. Yeniden konuştu. "Bu gece gerçek kazanan benim ve inan bana benimle yatmak isteyen kızlardan daha çok senin gerçek bir öpücüğünü istiyorum."
Herkes "oho!" Diye bir ses çıkartarak güldüler. Mary ve Camila büyülenmiş gibi bakıyorlardı. Hippi hayır, Emo görünümlü arkadaşı Luke'un elinden mikrofunu alarak konuşmaya başladı. "Haydi güzelim, bir öpücük ver!"
Bağırdı. Ardından pembe saçlarını sağa yatırdı. "Öpücük!"
Bir anda herkes 'öpücük' diye bağırmaya başladı. Luke ise sırıtıyordu. Luke'un suratına sadece 2 saat önce pizza yapıştırmıştım. Kafamı salladım.
"Pekala."
Gözlerimdeki yaşları sildiğimde Luke bunu fark etmiş gibi kaşlarını çattı. Bunu gerçekten görmüş müydü? Ona doğru yürümeye başladığımda Mary ve Camila kalp krizi geçiriyor olabilirdi. Sırtımı dikleştirdiğimde Luke elini bana doğru uzattı. Elini görmezden geldim. Sonra elini kalçama koymaya yeltendi. Hızlıca eline vurdum.
"Sanşını fazla zorluyorsun."
Sesli bir kahkaha attı. Ona baktım. Nefesi dudaklarıma deydiği anda vücudum bir yay gibi oldu. Kafamı yana doğru yatırdım. Dudağına yaklaştığımda ne kadar hazır beklediğini gördüm. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Sonra hemem düzelerek ona biraz daha yaklaştım. Dudağını tam öpecekken fısıldadım.
"O bir seferlik olur."
Birden gözlerini açtı. Hızlıca onu havuza attığımda bana tutunmaya çalıştı ama ben çoktan iki adım geriye gitmiştim. Suya girdiği an kahkahayı bastım. Hippi arkadaşı 'ovv' diye bir ses çıkardı.
"Hemmings belki bu gecenin kazanını olabilir ama bu kız için aynı şeyi söylemeyeceğiz."
Güldüm. Havuzdan kafasını çıkardığında saçlarını arkaya doğru yatırdı. Kirpiklerinden süzülen suya baktım. Gülümsedi. "Pizzadan daha iyidir."
"Serinletici bir şeyi tercih edersin diye düşündüm."
Havuzdan kollarını kullanarak çıktı. Her yeri ıslaktı. Tişörtü üzerine yapışmıştı. "İyi seçim." Dedi.
Ona göz kırparak yanından ayrıldım. Herkes gülerken Mary ve Camila aniden koluma girdi. "Bence Calum'un gittiğine üzülmemelisin."
Son kez ona baktım. Saçlarına ellerini geçirerek kurutmaya çalışıyordu. "Bir daha karşılaşacağımızı sanmıyorum."