Eighteen; close to me.

12K 652 128
                                    

Şortumu düzeltip botlarımı ayağıma geçirdim. Dar bir büstiyer ve uzun beyaz el işlemeli tiriko giydim. Anlıma renkli bir ip bağlayarak saçlarımı öne aldım. Aynada kendime baktım. İyi görünüyordum, evet iyidim. Luke fransız balkon demirlerine ayaklarını uzatmış bir şekilde bilgisayarı ile uğraşıyordu. Dudaklarımı yalayarak yanına gittim. Bilgisayar ekranına baktığım da kendimi gördüm, kaşlarımı çatarak videoya ne yaptığına baktım.

"Luke,"

Hızlıca bana döndü. "İyi görünüyorsun Alex."

Gülümsedim. Heyecanım gözlerimden okunuyor olabilirdi. Dudağımı ısırarak yerimde sıçradım. "Haydi gidelim."

Gülerek bilgisayarı kaldırdı ve ayağa kalktı. Bileğime bilekliği bağlarken, Luke masanın üzerine yığdığı boylardan birkaçını yüzüne sürdü. Gülümseyerek yaptığı şeye bakarken, bütün hayallerimin bir haftada gerçekleştiğine inanmıyordum. Luke telefon kamerasını çıkardı ve yeniden videomu çekmeye başladı.

"Bir şeyler söyle Alex."

"Hayatımın en güzel günü."

Gülerek, kamerayı bana daha çok yaklaştırdı. Gözlerimi açarak kameraya baktım. "TOMORROWLAND'E GİDİYORUM! Yoksa siz hala gitmediniz mi?"

Kahkaha atarak saçlarımı karıştı. Yüzümü buruşturarak eline vurdum. "Kes şunu."

"Tanrım daha dün sadece nefes almak için bana yalvarıyordun. Ne zaman eğlenmeyi bilen biri oldun?"

Kameraya bakarak gülümsedim. "Güzel öğretiyorsun Luke."

Elinden kamerayı aldım ve ona tuttum. "Şimdi öğrenelim kameranın bu tarafında olmak nasıl bir duygu?"

Gülerek yüzünü kapatmaya çalıştı. Onun yaptığını yaparak ona yürüdüm. "Luke Hemmings, ünlü yarışçı ile yarın Hollanda'da yarışa gideceğiz. Bu konuda duygularını paylaş bizimle."

Ellerini önünde birleştirerek bakışlarını yukarı kaldırdı. "Imm, sanırım hayallerime ulaşıyorum."

Bir dakikaya yakın bir süre bekledim. O ise gözlerini sadece kameraya dikiyordu. "Ne yani bu kadar mı?"

Kaşlarını çattı. "Evet."

Videoyu durdurum ve ona baktım. "Sen tam b-"

Elini dudağıma koydu. "Şşş"

Diye fısıldarken, mavi gözlerine tutulduğumu sandım. Elimden yavaşça telefonunu aldı ve gülümsedi. "Şimdi hiçbir şeyi bozma."

Dudaklarıma değen eli ve bana olan yakınlığı düşünmemi, kuracağım cümle yapılarını değiştiriyordu. Şu anda laf sokmaya odaklanamıyordum. Elini dudaklarımdan çektiğinde anlam yüklemeye çalışan gözlerle bana baktı. Çünkü sanırım yerimde çivilenmiştim.

"Sersem!"

Dedim tek bir nefeste. Bütün ağırlığımı ilk sağ bacağıma verdim ve sonra hareket edebilecek duruma geldiğimde geri adım attım. "Gidelim haydi."

Gülerek peşimden geldi. Gerçekten Onunla saatler ve günleri beraber geçiriyordum. Böyle davranmam normaldi. Kimse tanımadığı birinin ona bu kadar yakın olmasını istemezdi.

&

Belçika, Tomorrowland için seçilmesi gereken en iyi yer! Kocaman bir şato ve Dünya'nın yarısı için yetecek bir aydınlatma. Bütün insanlar akın ediyordu. Farklı tarzlar ve bazı elektronik şarkıların kliblerinde kullanılan figürler vardı. Etrafıma aptal gibi bakarken Luke beni belimden tutarak kendine çekti.

Come with me.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin