Fourteen; I'm falling but not in love.

11.3K 650 155
                                    

Nefes al ver ve yine aynısını yap. Luke yüzüme gülerek bakıyordu. Gövdeme çapraz bir şekilde bağladıkları kemer tarzı şeye tutundum. Öğretmeni kamerayı ayarlıyordu.

"Luke video çekmesek olur mu? Ben bir şey hatırlamak istemiyorum."

"O iğrenç korkak yüzünü odama asmak için çekeceğim."

Ona tekme atmak için ayağamı hafif kaldırdığımda helikopter sallandı ve ben korkarak bir yere tutunmaya çalıştım. "Tanrım lütfen Luke'un yanında canımı alma!"

Kapıya doğru tutunduğumda bana baktı. "Neden?"

Diye sordu. "Çünkü ölmek üzere olsam, hastahaneyi aramazsın bile."

"Hayır ararım."

"Luke kabul edelim birinci sınıfta polis ve itfaiye gibi kuruluşların numarasını ezberlemediğin üzerine iddiaya girerim."

Omuz silkti. "2015 Alex, internet Alex! Ama haklısın ölüyor olsan bile oturur izlerdim."

Ona küçümseyici bir şekilde baktım ve taklidini yaptım. "Omo hokloson Oloyor olson bolo otoror ozlordom."

Luke güldü. "Ah keşke bunu çekebilseydim."

Gözlerimi kıstım. Luke bana yaklaşıp bizi ayırmayacak olan bir zinciri ilk kendi üzerinde olan kopçaya sonra benim üzerimde olan kopçaya taktığında ondan en fazla 1 metre uzağa gittiğimi farkettim. Luke öğretmenine baktı.

Kafasını salladı. "Şimdi mi?"

Dedi. Ben bir şeyler anlamak için öğretmenine döndüğüm de bağırdı. Açılan kapı ike heyecandan delirmek üzereydim. "Şimdi!"

Dedi. Kafamdaki kaskı tuttum. "Hayır gelmeyeceğim!"

Diye diretsemde, Luke'un helikopterden atlaması ile benim de gökyüzünde havalanmam bir oldu. Bu tıpkı balkondaki çiçekleri sularken 102.kattan düşmek gibiydi. Ölümcül ve ölümcül!

Luke gülüyordu. Saçları savruluyordu. Elimi tuttu. Diğer elim boşta kalınca daha fazla panik oldum.

"Sikeyim! Neden atlıyoruz?"

Çığlık atıyordum. Yukardan aşağa süzülürken bunun mükemmel olduğunu düşünmüyordum. Tabii ki düşünmem! Gerizekalı biriyle beraber aşağa çakılacaktım. O daha donunu ters veya düz giydiğini bile anlayamıyordu. Gözlerimi kapattım. Aşağıya doğru atlarken böyle bir his olacağını tahmin etmemiştim. Sanki hava beni tutuyordu. Bu suyun kaldırma kuvveti gibiydi. Görünmez güç?

"Seni döveceğim. Senin o küçük dövülmek için yaratılmış suratını tekmeleyeceğim."

Luke gülerek bağırdı. "Sevgi dolu cümleler!"

Yükseklikten dolayı kulaklarım o kadar acıyordu ki, hangisine odaklanamam gerektiğini anlayamadım. Kalbimin hızı artıyordu. Luke bana paraşütümü açmam gerektiğini söylüyordu. Fakat o kadar panik olmuştum ki ellerimi üzerime geçirdikleri şeye bile götüremiyordum. Sadece luke ile beni bağlayan o kısa ipi tutuyordum. Luke bana sinirli bir çekilde paraşütü açmam için el hareketi yaptı, fakat yapamıyordum. İpi bırakırsam bir daha tutma şansım olmayacak gibi hissediyordum. Luke ipi kendine doğru çekti. Kendini bana yaklaştırdı. İpi bırakıp hızla onun boynuna sarıldım. O kendi paraşütünü açarken benim yaptığım tek şey gözlerimi sımsıkı kapatmak.

Nefesimi zar zor verdim. Normalde bunun heyecanlandırması gerekiyordu fakat beni korkuttu. Paraşüt açıldığında o çakılma hissi yerine daha yavaş ve nazik şekilde aşağa doğru süzülmeye başladık. Yavaşça gözlerimi açtığımda California sahilinin üzerinde nasıl süzüldüğümüzü gördüm. Denizin kendi içinde yaşattığı maviliği gördüm. Yere yaklaştığımızda yaşadığım mutluluğu anlatamazdım. Luke paraşütün yönünü insanların olmadığı yere doğru değiştirdi. Çoğu insan kafalarını kaldırıp bize bakıyordu.

Come with me.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin