Ön sıraya oturarak ona elimdeki sosisliyi uzattı. Ona doğru yaklaştı. "Biz hangi takımı tutuyoruz?"
Gülümsedi. "Yeşiller."
Kafamı sallayarak sosislimden bir ısırık aldım. Birden bir takım basket attı ve ayağa kalktıp bağırdım. "Evet!"
Ve sonra etrafımdaki insanlara baktım. Kimse benim gibi sevinmemişti. Luke eteğimden tutup aşağıya doğru çekiştirirken gülümsedim. "Ben miyopum."
Yerime oturduğumda karşı takımın basket atmasına sevindiğim için kendimden utandım. Luke gözlerini devirerek bana baktı. "Beni neden hiç şaşırtmıyorsun?"
Onun dizine vurdum ve sosislimi sinirli bir şekilde ısırdım. Rezil olduğum için gözlerimi kısarak maçı izliyordum. Luke bacaklarımı tuttu ve beni kendine doğru çevirdi. Ona şaşkınca baktım. Baş parmağının dudağımın kenarına sürttü.
"Hardal kalmış."
Nefesim kesildi. "Ben yapardım."
Parmağını dudağımdan çektikten sonra peçete ile dudağımı sildim. Luke baş parmağı ile aldığı hardalı, ağzına götürdü ve yaladı. "Gerek kalmadı."
Dedi ve göz kırptı. Önüme hızlıca döndüm. Bu da ne şimdi? Yeşiller basket attığı gibi Luke havaya fırladı ve 'basket' diye bağırdı. Ben şaşkınlıkla yerimde oturmuş sosislimi yiyordum. Ortamızda olan içeceği aldım ve içmeye başladım. Luke alkışlayarak yanıma oturdu.
"Kıyafetlerimiz buraya uygun değil."
Gülümsedim. Luke artık kafamı karıştırıyordu. Ya da öyle olmasını istediğim için de böyle yorumluyor olabilirdim. Geçen gece sevişmiştik ama Lukr bir kız ile seviştikten sonra etkilenecek biri değildi. Benden nefret ediyordu. Aslında ben de ondan. Off, bu iş gittikçe garipleşiyor.
Gözlerimi maça çevirdim. Mola vermeden önce son saniyelerdi. Luke'un bacağını sıktım. "Basket mi geliyor?"
Adam, mükemmel bir şaşırtma yaptı ve üçlük attı. Luke ile aynı anda ayağa kalktık. Yerim de zıpladım ve güldüm. "Basket!"
İkimiz de heyecanlı bir şekilde bağırıp alkışladık. Basketbol maçlarının bu kadar eğlenceli olduğunu düşünmemiştim. Kadın futbol takımında oynamadım ama basketbola hiçbir ilgim yoktu. Mola verildiği için etraf sessizleşti ve ardından salonda şarkı yankılandı. Luke arkaya döndü. Sinirle bir tarafa baktı. Onun baktığı tarafa dönmek üzereyken yanağıma parmaklarını koydu ve beni öne doğru çevirdi. Ardından bana baktı.
"Zıplama."
Utanarak eteğimi çekiştirdim. İnsanlar birden bize bakmaya başladı. Luke benden gözlerini çekti. Kafamı kaldırıp büyük LED televizyona baktım. Kiss me oyunu zamanıydı. Kalbin içinde ikimiz vardık. Her zaman böyle insanların videolarını izlemiştim. Şimdi ise benim başıma gelmişti. Luke beyaz gömleğini düzelterek bana baktı.
"Bunun ismi 'kader' olmalı."
Gülümsedim. Elindeki sosisliyi bir kenara bıraktı ve çenemin altını tuttu. Nefesi ilk dudaklarımı okşadı ve ardından yumuşak bir şekilde öptü. Benim tek yaptığım etrafımızdaki insanların seslerine kulaklarımı tıkamaktı. Ardından gözlerim yavaşça perdelendi. Ellerimi bacaklarımın üzerine koydum ve beni öpüşünün tadını çıkarttım. Dudakları o kadar güzel hapsediyordu ki büyülemeye, nefes almamak senin için bir şey ifade etmiyordu.
Dudaklarımız ayrıldığında her öpüşme de farklılık vardı. İlki bir hataydı. İkincisi zorakiydi. Üçüncüsü tamamen tutkuydu ve şimdi ki bunun tarifi yapılamazdı. Çünkü Luke'tan etkilenmeye başlıyordum. Dudağımı ısırdım. Luke bu hareketim karşısında yarım bir gülümseme yaptı. "Çok farklı duruyor."