İkimiz de tek kelime etmedik. Birbirimizle uğraşmadan duramayan bu ikili hiç konuşmadı. Gece otel odasında ikimiz de farklı pencerelerden aynı gökyüzünü izledik. Konuşacak hiçbir şey kalmamıştı. Sessizlik bazen en güzel cevaptır. Ne fazla ne az. Gözlerimin altının morardığını biliyordum. Bir saat bile uyumamıştım. Sadece düşünmüştüm. Beynim hiç susmamıştı. Her ihtimali aklına getiriyordu.
Bavulumu aldıktan sonra kafamda duran bereyi daha çok yüzüme doğru çekiştirdim. Bacaklarımda hiçbir eklemin çalışmadığını hissediyordum. Boynuma çantamı asdıktan sonra yavaşça yürümeye başladım. Luke yanımda belirdi. Aramızda en fazla 100 santim vardı ama sanki kilometreler gibi hissettiriyordu. Yanımda olduğunda aldığım huzursuz nefesler, kalbimde hissettiğim acı farklıydı. Bu duyguyu hiç tatmamıştım. Eğer severken güldürüyor, üzüntüsü öldürüyordu.
İkimizin annesi de hava alanının kapısında bekliyordu. Gerçekten şuan tek istediğim birine sarılmaktı. Birden koşmaya başladım. Gözlerim dolarken onları görmeye çalışıyordum. Son kapıdan geçtikten sonra Jenna gülerek kollarını bana açtı. Bavulumu elimden bıraktım ve tüm içtenliğim ile Jenna'ya sarıldım. Bir annenin verebileceği en üstün şeydi. Onun kollarında huzur buldum. Kafaı onun omzuna gömdüğümde, gözlerimdeki yaşları tutamadım. Ağlamaya başladım. Saatlerdir içimde büyük bir duygu yükünü taşıyordum. Bunu birine vermem gerekiyordu. Üzerimdeki yükü atmam gerekiyordu.
Çünkü yalnız hissettiğim o an, beni sona getirendi. Jenna beremi çıkardı ve saçlarımı okşadı. Gözlerimi kapatırken bile Luke karşıma çıkıyordu. Böyle olalım istememiştim. Ben arkada olmaya bile hazırken, şimdi gerçekten nefretten doğan bir duygu vardı. Biz paramparça olan bir cam gibiydik. Yenisi alınmadan tekrar çerçeveye yerleşmiyordu.
''Beni çok mu özledin?''
''Çok.'' Jenna gülerek bana sarıldı. Ondan istemeyerek kafamı çektiğimde Kızaran gözlerimden akan yaşlara baktı. Gülümsemeye çalıştım. Çok şey yaşayıp, hiçbir şey gibi göstermek hayatın verdiği en zor baş roldü.
Jenna gözyaşlarımı silerken, Liz'e döndüm. Liz, gülümsedi. ''Alex, seni çok özledim.''
Gülümseyerek, Liz' sarıldım. Kollarımı Liz'den çekerken Luke ile göz göze geldik. Luke hızlıca bakışlarını kaçırdı. Hala bana kızgındı. ''Ben de Liz. Yaşattığınız tatil için çok teşekkür ederiz.''
Jenna, Lize' döndü. ''Gerçekten teşekkürler Liz.''
''Jenna, her buluştuğumuzda bunu söylüyorsun artık kırılmaya başlıyorum.''
İkisi de gülerek birbirlerine baktılar. Annelerimiz hangi ara bu kadar samimi olmuşlardı? Yüzümü buruşturdum ve arkamda bıraktığım bavulumu aldım.
''Haydi daha fazla ayakta durmayalım, binin arabaya çiftliğe gidelim.''
Yüzümü buruşturdum. ''Aslında eve gidip uyumak istiyorum.''
''Tamam, evde uyursunuz.''
Anneme baktım. Kabul etmesini diledim. Jenna güldü. ''Alex, bugün Lizlerde kalacağız. Baban ayrıca yarın geleceğini bildiği için balığa çıktı. Ev zaten boş bence çok iyi denk geldi.''
Gözlerimi devirerek beremi annemin elinden aldım. Luke konuşmadan bavulumu aldı ve Jeep'e doğru yürümeye başladı. Jenna ve Liz gülerek arabaya yürümeye başladılar. Luke bavulları bagaja yerleştiriyor hiçbir şey söylemiyordu. Canım sıkkın bir şekilde arka koltuğa doğru yürümeye başladım. Arka kapının kapısını açtım içine yerleştim. Daha sonra diğer kapıdan içeri Luke girdi. Kafamı ona doğru çevirmemeye çalıştım. Liz arabayı çalıştırırken konuştu.