Twenty eight: I cried while you were going

10.1K 719 229
                                    

1 hafta sonra

Derin bir iç çektim ve bavulumdaki eşyaları yavaş yavaş yatağa çıkarttım.

"Sen delisin."

Mary telefonu yatağa fırlattı ve yatar pozisyon alarak bavulumun önünde durdu.

"Hayır, deli değilim sadece ne istediğimi biliyorum."

Camila konuştu. "Gerizekalı, terk etmişsin onu!"

Gözlerimi devirerek, temiz olduğuna inandığım kıyafetlerimi koymak üzere dolabıma doğru yürüdüm. "Beni anlamıyorsunuz."

Camila pufumdan kalktı ve odamın ortasında duran ayna karşısına geçti. "Alex, o videoyu biz de izledik. Sonra senin anlattıklarını dinledik. Neyin ne olduğunu aslından senden daha iyi biliyoruz."

Tişörtlerimi rafa koyarken mırıldandım. "Siz benim arkadaşımsınız. Benim tarafım da olmalısınız."

Mary bacaklarını yukarı doğru kaldırırken konuştu. "Luke gibi birini tavlamışsın Alex. Onun sayesinde Avustralya seni tanıyor. Onun sayesinde Japonya'ya gittin. Tanrım, çocuk bence senin için oldukça fazla şey yapmış."

Tişörtleri bittirdikten sonra saçlarımı kulağımın arkasına sakladım. "Luke beni sevmiyor."

"Nereden biliyorsun?"

"Biz yattık."

Mary ve Camila birden tüm odağını bana verdi. Camila korkarak bana baktı. "Yani şimdi se-"

"Bekle!"

Mary bağırarak dizlerinin üzerine çıktı. Nefesimi zorla vererek, bavulun önünde durdum. "Beni yanında istiyor çünkü sevişiyoruz. Çünkü ben sorgulamıyorum."

Camila ellerini dudaklarına koydu. "Böyle mi düşünüyorsun?"

"Beni neden oyalayıp duruyor sanıyorsunuz? Kalbimi istemiyor."

Mary tekrar yatağa yattı. "O zaman bu akşam gelmiyorsun."

Kaşlarımı çatarak, bavuldan eteğimi çıkarttım. "Nereye?"

Camila, yanıma doğru geldi ve iç çekti. "Bir parti."

Onlara döndüm. "Nasıl bir parti?"

"Luke'un dönüşü. Michael düzenliyor."

"Mmm," eteğimi ve elbiselerimi alarak dolaba doğru yürüdüm. Derin bir nefes alırken odada iyice sessizlik yerleşiyordu.

"Biz gitmeyi düşünüyorduk."

Mary ve Camila'yı severim fakat sürekli ortam yapma çabasına girmelerini anlamıyordum. Sürekli olarak popüler olanların olduğu yerlere giriyorlardı.

"Ben de geleceğim."

Hepsi bir anda bana baktı. "Ne?"

"Evet, geleceğim. Neden gitmeyeyim ki? Benim korkacak veya utanacak bir şeyim yok."

Bavulumundan diğer eşyalarımı çıkartırken, tek düşündüğüm Luke'u yeniden görmekti. Bu delilikti. Hem uzak olmak istiyor hem de deli gibi yanında durmak istiyordum.

&

Yine uzun çizmelerim, kısa arkası iplerden oluşan vücuduma yapışan bir elbise giymiştim. Saçlarımı serbest bıraktım ve ev partisine yaklaşıyorduk. Arabadan indiğim anda içimde oluşan o öz güveni hissettim. Bunu Luke sağlamıştı. Onun sayesinde yere bakmadan yürüyordum.

Come with me.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin