"Bu siktimin herifi ne yapıyor?"
Korkudan terliyordum ve Luke benim ölüp gitmem hakkında hiçbir şey söylemiyordu. "Evet tabii, senin kazanaman önemli ben burada ölüp köşede kıvrılırım."
Diye bağırdığımda beni uyarmak ister gibi birden motorunu viraja soktu. "Alex lütfen sessiz öl."
Ellerimi o kadar sert bağlamıştık, artık acımıyordu. YANIYORDU! Luke karanlık bir yola girdiğinde gördüğüm tek şey motorların ışıklarıydı. Yanımızdaki adam bize yaklaşıyordu.
"Bir sorun var."
"Regl mi oldun şimdi de."
"Hayır, arkadaki adam bize çok yaklaşıyor!"
Aynadan baktığı gibi hızlandı. Tabii rakibimiz olduğu için peşimizi bırakmaya niyeti yoktu. Gerçi benim için fark etmez benim için önemli olan hala nefes almak. Anneme canlı döneceğime söz verdim, tamam vermedim ama en azından denerim diye umdum. Japonya'ya gitmeden, ölmek istemiyordum. Motoru ile bize doğru yaklaştığında arkadaki kızın çok rahat olduğunu gördüm. Uzun bir rampaya geldiğimizde içimden son günlerimi Luke ile geçirecek ne yaptım diye düşündüm, düşündüm. Cevap alamadım. Çünkü ben gerçekten iyi bir kızdım. Ah lanet!
Luke gaza bastı. Rampadan -arkasında ben varken- hızla geçti ve bir anlığına motor havada asılı kaldı. Luke bu normalmiş gibi devam etti. Üzgünüm ama ben edemezdim! Ağzımda bir elmam eksikti ve sonra şükran yemeği için mükemmel bir domuz! Çığlık atarak onun hızına eşlik ettim. Yolun üzerinde çok fazla engel vardı ve hepsinde Luke motoru neredeyse yere yatırarak geçiyordu. Bacağım ile onun bacağına sertçe bastırdım.
"Ah, Alex bana zarar vermeden duramıyorsun."
"Senin hayatında ölüm tehlikesi olmayan hiçb-"
Öyle bir hız yaptı ki kelimelerin hepsi ağzıma tıkıldı. Luke'tan 10 yaş büyük adam hala peşimizdeydi. Luke motorunu onun önüne çektiğinde sinirle mırıldandı. "Siktimin herifi pes etmiyor."
Final çizgisine doğru yaklaşmıştık. Luke yeniden konuştu. "Sanırım onu geçmek için daha fazla hızlanmam gerekiyor."
Şok olmuş bir şekilde yanımızda hızını düşürmeyen adama bağırdım. "Çek şu siktimin motorunu ölmek üzereyim!"
Çığlık atarak ona doğru bağırdığımda adam şaşırarak motorunun kontrolünü kaybetti. Luke kahkaha atarak onu geçti ve final çizgisine yaklaştık. Çizgiyi geçtikten sonra ile motoru ağır bir şekilde durdurdu ve bana döndü.
"Alex, sana borçluyum sanırım."
Bütün herkes sevinç çığlıkları atarken kazanmış bir eda ile, aslında kazanan edası ile motordon indi. Gülerek etrafa baktı. Doğruyu söylemek gerekirse ilk defa Luke'u gülerken gördüm. Benim yaptığım rezillikler aksine. İlk defa gerçekten gülüyordu. Kafamı hareket ettirterek saçlarımı hafif arkaya attım. Derin bir nefes aldım. Herkes Luke'u kutlamak için yanına geldi. Sunucu megafon ile yanımıza geldiğinde, spot ışıkları üzerimize düştü. Hala motora bağlı bir şekilde arkada oturuyordum. Luke kahkaha atarak bir şeyler anlatıyordu. Genellikle hızından motor hakkında konuşuyorlardı. Sunucu onu biraz kenara çektiğinde etrafımızda ki kalabalık geri adım attılar.
"Evet, Hollanda'ya gideceksin. Eğer orada ki yarışmayı kazanırsan büyük Japonya yarışlarına katılacaksın. Ne düşünüyorsun? Gerçekten hızlı bir yükseliş değil mi?"
Gülerek sarı saçlarını düzeltti. Kirli sakalını kaşırken hala gülüyordu. "Ben bir yarışçıyım."
Duyduğum cümle karşısında kafamı kaldırdım. Luke ile göz göze geldik. Çiftlik zamanı bana söylediği sözlerden biriydi. Nedensiz yere bütün o maceralarımızı hatırladım. Şu ana kadar geçirmiş olduğumuz beraberliğimiz de sadece birbirimizin ağzına kusmadığımız kalmıştı. Ugh!