Evet sevgili okurlarım. Uzun bir aradan sonra merhaba. Nasılsınız, umarım iyisinizdir? Yeni bir bölümle geldim sizlere, güzel bir bölüm oldu.
Severek ve eğlenerek yazdığım bir bölüm oldu. Umarım siz de sevmişsinizdir, sizler şimdiden çok teşekkür ederim. Oylarınız beni çok mutlu etti.
Şimdiden yıldıza basmayı UNUTMAYIN!!! Sizleri çok ama çok seviyorum sevgili okurlarım.
...Lorensi size keyifli okumalar diler...
Bölüm Otuz Sekiz - Güzel Haber
Bir ay sonra…
Bugün hastaneye başlamış olmamın ilk günüydü. Dün yoğun bir günden sonra bugün ilk günüm olarak hastanede görevime tekrardan Yusuf hocamın öğrencisi olarak başlamış, hasta bakmaya yönelmiştim bile.
Dün neden mi yoğun bir gündü?
Çünkü Sakaryalı ve Nazlı yeni bir hayata, dünya evine ilk adımı atmıştı. Dün bütün gün Ömer Asaf’la, ailem ve Ömer Asaf’ın ailesiyle birlikte gece geç vakitlere dek düğündeydik. Bol bol oynamış, Nazlı’nın beni şahit olarak seçmiş olmasıyla gözlerim dolmuştu. Bahar ise düğünde bize beklememiş, mutlu haberi vermişti.
Anne oluyordu....
Şehir dışından döneli bir hafta olmuştu ve Veysel düğünde baba olduğunu öğrendiği an adeta yerinde duramamş ve kendine engel olamayarak Bahar’ı herkesin içinde öpmüştü. Eh, tabi utançtan da kızarmıştı.
Bu mutlu haber ve düğünün kazasız belasız sona ermesi herkesi canı gönülden sevindirdi.
Sabah beni erkenden Ömer Asaf bırakmıştı hastaneye. Onu öpmeden arabadan inmemiş, indikten sonra el sallamayı unutmamıştım. O hastanenin önünden ayrıldıktan sonra, bana göreve gideceğini ve ararsan kendisine ulaşamayacağımı askeriye gittikten sonra haber vermişti. Onu onaylayıp, bir kez daha vedalaştıktan sonra tekrardan hasta bakmaya başlamıştım.
Onunla ilerleyen, mutlu bir evliliğim vardı. Onu herşeyden ama herşeyden çok seviyordum. Ciğerlerim derin bir nefes aldım, verdim. Başımın sabah kalktığımdan beri dönüyor olması muhtemelen açlıktan olmalıydı. Ayrıca boğazım sürekli kuruyor ve ben nedense bu sıcak hava da soğuk birşeyler içesim bile geliyordu. Yaz ayına yeni yeni girmiştik. Hava epey sıcak ve bir o kadar da bunaltıcıydı.
“İkra?”
"Efendim" dedim arkadaşım Deha’ya.
“Nasılsın? Bitti mi acilde ki işin?” diye sorunca, onu başımla onayladım.
“Gel bir kahve içelim, ben de yoruldum.”
Sıcak bir kahvenin hoş olacağını düşünerek, onu başımla onayladım. Birlikte acilden çıkıp, kantin katına inerek kafeteryaya girdik. Herhangi boş bir masaya oturup, sipariş verdikten sonra o konuşmaya başladı.
“Eee… Nasıl gidiyor evlilik?”
“İyi. Asıl senin nasıl gidiyor, yok mu birisi?” diye sordum heyecanla ve bir konu açmak adına.
"Yok ya... Bana kim bakar?" dedi. Sesinde ki tonlamadan anlamıştım birinin olduğunu.
“Hadi söyle söyle. Benden kaçmaz” dedim ve öne doğru hafif eğildim.
“Öyle mi diyorsun?”
Kıkırdadım. “Öyle diyorum. Hadi söyle kim? Hastaneden biri mi yoksa?” diye sordum ve onun aniden başını sallamasıyla gözlerim kocaman açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN İZİ
ActionTerörler tarafından kaçırılan genç doktor, kendini hiç beklemediği bir anda mermilerin içinde bulur. Terör örgütü liderinin yaralanması ve göğsüne saplı kurşunu çıkartmaları için kaçırılan doktor, ve doktorun orada olduğunu bilmedikleri için operas...