Merhaba sevgili okurlarım. Nasılsınız, umarım iyisinizdir? Bugün o kadar çok mutluyum ki, dün on dört bin olmayı beklerken, bugün 17.000 olmak üzereyiz. Desteğiniz ve oylarınız için tşk ederim. Arada bir yorum yapanlar oluyor, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Yirmi bin olduğumuz gün üç bölüm üst üste atacağım. Ne kadar erken olursak bölümler o kadar erken gelir. Oylarınız beni çok mutlu ediyor, ayrıca daha da çok bölüm atmama neden oluyor. Normalde haftadan haftaya atacaktım ama kitabımın böyle okunduğunu görünce, bir de oy verildiğini görünce hırslanıp daha hızlı atıyorum bölümleri.
Bugünde güzel bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz, şimdiden iyi okumalar dilerim.
Instagram hesabım: lorensilorensi_0
...Lorensi size keyifli okumalar diler...
Bölüm Otuz Dört - Tatilin En Güzeli
“Çocuklar, dikkat edin bak!” diye seslendi Sevda hanım arkamızdan. Ben arabanın kapısını, Ömer Asaf' ın anne ve babasının elini öptükten sonra açtım ve içeri geçmeden gülümsedim. Annemlerden bu sabah kahvaltı yapmış ve evden çıkmıştık. Vedalaşmadan çıkmak istememiştik.
Ömer Asaf “hadi Allah'a emanet” diyerek arabaya binip, silahını torpidoya yerleştirerek benim de geçmem ile bana gülümsedi. Evin bahçesinden, kornaya basarak ayrıldık.
Sevda hanım elinde ki tasın içinde bulunan suyu arkamızdan atarken arkama yaslandım ve bu güzel yolculuğun bir an önce bitmesini istedim.
“Başlasın mı doktor hanım yolculuk!”
“Başlasın üsteğmenim” dedim arabanın camını açıp, saçlarımın uçmasına izin vererek.
Ömer Asaf sabah biraz daha iyi olduğunu belirtmiş, şifanın yine benim dudaklarımda olduğunu söylemişti. Öyle ki kalkar kalkmaz, öpücüğünü eksik etmemişti. Onunla bir haftalığına tatile çıkıyor olmak beni heyecanlandırıyordu. Bir nevi balayı gibi birşeydi. Ama ben bu yolculuğu balayı olarak görmüyor, onunla bol bol dilediğim kadar vakit geçirecek olduğum bir hafta olarak görüyordum.
Gözlerimize güneş gözlüklerimizi yerleştirdik, radyodan bir müzik açtık. Sırayla, kısık sesle hoş ve aşk dolu müziklerin çalıyor olmasıyla Ömer Asaf sürekli bana bakıp duruyor, onu önüne dönmesi için uyarıyordum.
Önüme daha rahat yaslandım, otobana çıkan yolda camı hafif kaldırdım.
“Karşıma çıkan ilk benzinliği bana hatırlatır mısın güzelim, benzin alacağım?” Onu başımla onayladım, telefonumdan gelen İlker’ in bildirimine baktım.
“Çıktınız mı otobana?”
Gülümsedim ve evet yazdım.
Ömer Asaf kısa süre sonra ilk benzinlikte hatırlatmama gerek bile kalmadan dururken, birlikte arabadan indik ve arabanın deposu dolana dek kapıları kilitleyip, markete ilerledik. El ele markete girerken, elime küçük bir sepet aldım, yol boyunca bizi önümüze çıkan ilk restoranda dek tok tutması için bir kaç paketli gıda almaya koyuldum.
Ben Ömer Asaf' tan ayrılıp, gözüme çarpan yiyeceklerden ikişer tane sepete atarak, içecek reyonuna yaklaştım ve iki şişe su ve bir kaç meyvesuyu alıp sepete attım.
“İkra?”
“Buradayım!” diye seslendim beni arayan Ömer Asaf' a gözükmek için reyonun arkasından başımı uzatarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN İZİ
AçãoTerörler tarafından kaçırılan genç doktor, kendini hiç beklemediği bir anda mermilerin içinde bulur. Terör örgütü liderinin yaralanması ve göğsüne saplı kurşunu çıkartmaları için kaçırılan doktor, ve doktorun orada olduğunu bilmedikleri için operas...