Dün geceki yazışmadan sonra başka bir şey konuşmamıştık. Zaten bende telefonu kapatıp istemeye istemeye matematik testi çözmeye devam etmiştim.
Sabah olunca her zamanki gibi 05.45'te ki alarmım çalmış ve kalkıp hazırlanmaya başlamıştım.
Sarı saçlarımın önlerinden iki taraftanda ince bir örgü yapıp saçlarımı açık bırakmıştım. Okul formamın üzerine mavi sweatshirtümü geçirip çantamı aldıktan sonra evden çıktım. Annem uyuyordu. Normalde sabahları kalkardı ama nedense bu gece geç uyumuşlardı.
Zaten odalarından gece takır tukur sesler geliyordu. Bir türlü uyuyamamıştım.
Annemle babamın odasına kısa bir an baktığımda da fosur fosur uyduklarını görmüştüm.
Siteden çıkıp okul yolunda yürümeye başladım. Kablosuz kulaklarımı kulağıma takıp çalma listemden rastgele bir şarkı açtım.
Yüzyüzeyken Konuşuruz-Kaş II çalmaya başladığında derin bir nefes alıp kaldırımda yürümeye devam ettim.
Dakikalar sonra okul kartımı basıp turnikeden geçtim ve bahçeye girdim. Klasik Halil İbo bekleme seansı vardı bu günde.
Kalabalık bahçede gözüm Ezo'yu ararken daha gelmediğini düşünerekten bahçedeki boş banklardan birine oturdum.
Telefonumu açıp internette dolaşmaya başladığım sırada oturduğum bankta yanıma birinin oturduğunu fark ettiğim de bakışlarımı telefonumdan çektim.
Yanımda görmeyi beklemediğim şahıs bana bakarken yüzü ciddi ve düzdü. Sabah sabah bunun ne işi vardı burada ya!
Gözüm istemsiz diğer banklara kaydığında boş bank gördüm. Buna rağmen gelip benim yanıma oturmuştu.
"Canım buraya oturmak istedi." Sanki aklımı okumuşçasına verdiği cevabıyla kaşlarımı çattım.
"Sana iyi oturmalar o zaman." Diyerek tam kalkacakken eli bileğime dolandı. Yüzümü buruşturup bileğimi ondan kurtardım. "Ne yapıyorsun be?"
"Niye sürekli şu bakışınla bakıyorsun bana?" Dedi merakla Yiğit.
"Hangi bakışımla?" Diye sordum aynı merakla.
"Şu iğrenircesine attığın bakışların. Beni ne zaman görsen böyle bakıyorsun." Dedi sanki bu onu sinirlendirmiş gibi.
"Allah Allah. Hiçte farkında değilim. Mimikler seni görünce kendiliğinden ortaya çıkıyor herhalde." Diye cevap verdiğimde çatılan kaşları anında düzeldi. Esmer uzun boylu bir çocuktu. Yakışıklıydı.
Bildiğim kadarıyla babası okula gelsin diye para veriyormuş. Üstüne derslere bile girmiyor serserilik peşinde koşuyordu. Okulda görülmediği kız kalmamıştı.
O tam cevap verecekken Ezo'nun bahçeye girdiğini gördüm. Hızla ona el sallayıp yanına koştum. Yiğit'ten kurtulmak için tam vaktinde yetişmişti canım arkadaşım.
Ezo benle Yiğit'i fark ettiğinde kaşlarını çatarak benim ona yaklaşmamı bekledi.
"Hayırdır, ne iş?" Dedi gözleriyle banktan kalkıp arkadaşlarının yanına yürüyen Yiğit'i göstererek. "Of aman boş birşey." Diye geçiştirerek koluna girdim.
Bu gün fizik sınavı vardı! Ve 12 fiziği diye bir şey vardı. Allah düşman başına yani. 11'i bir şekilde halletmiş olsakta 12 meçhul.
Birlikte sınıfa girip sıramıza oturduk. Sıraya yaslanıp cebimden telefonumu çıkardığımda onunla olan sohbetimize girdim. En son ki yazışmadan başka bir şey yoktu. Keşke şuan yazsa.
Kaşlarımı çatıp içimden kendi kendime söylendim. Niye yazacakmış ya ne saçmalıyorum ben?
Ben hâlâ sohbetteyken birden sohbete bir mesaj düştü.
Gözlerim fal taşı gibi açılırken arkamdan gelen bir 'ooooo' sesiyle bir an tam yerimden kalkacaktım ki sıra ve sandalye arasındaki mesafenin çok dar olmasıyla yanlışlıkla Ezo'nun üzerine devrildim.
Ezo gülle gibi yere yapışırken bende onun oturduğu yere devrilmiştim. Biz ne olduğunu anlamadan Ramazan'ın sesi sınıfı doldurdu.
"Arkadaşlar! Hayırlı işlerrr. Sınıfımızın gözde zekisi Belinay kendine sevgili yapmış. Duyduk duymadık demeyin. Erkeklerden kaslı fotoğraf alıyor." Diye sanki savaş duyurusu yapan yeni çeriler gibi elini havaya kaldırmış tahtanın önüne yürüyerek konuşuyordu.
Dediklerini gözlerim fal taşı gibi açılmış bir şekilde dinlerken dilim tutulmuştu sanki. Sevgilim? Kaslı fotoğraf?
Gözüm hâlâ ekranı açık olan fotoğrafa kaydığında Haktan'dan gelen fotoğrafa baktım. Üstü çıplak altında bir pantolon vardı. Künyesi boynunda sarkıyordu. Odada ki iki ranzanın arasına geçmiş demir kısmına ellerini yerleştirerek ağırlığını kaldırırken fotoğraf atmıştı.
Şimdi Ramazan'ı da yalancı çıkarmamak lazım. Adamda kas var yani.
Birden ben telefona bakarken yanımda beliren Ezo ekrandaki fotoğrafı görünce gözleri fal taşı gibi açılırak bana baktı.
"Bu kim?"
Ben her ne kadar o an telefonun ekranını kapatıp gizlemeye çalışsam da görmüştü.
Ve bir şey daha vardı. Anlam veremediğim bir şekilde şuan bizim sınıfta olan Yiğit gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Hemde öyle bir bakıyordu ki korkmuştum.
Herşey birbirine girmiş bir kaos döngüsü oluşurken tarihçi sınıfa girmiş kaşlarını çatarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Ve o an telefonuma bir bildirim sesi geldi. Gözüm bir an ekrana kaydığında Haktan'dan gelen mesajı gördüm.
Haktan: Anında mavi tik?
...
Sırf fotoğrafı merak edersiniz diye bir daha ki bölümde koyacağım hahshahah
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Çiçeği/Texting
CasualeLise öğrencisi kız ve kara harp okulu öğrencisi çocuk. "Acılarını anlatmana dayanabilirim ama acını sarmaya dayanamam cennet çiçeği." 161024