Herkese selaaaammm.
Haftalar sonra yeni bölümle geldim. Çok uzun bir ara olduğunun farkındayım ama bu süreç boyunca içimde bir yazma hevesi olmadığı için kendimi geri çekmiştim. O hevessizlikle yazsamda içime sinmeyen bir bölüm paylaşmak istemiyordum. O yüzden bu kadar gecikti🥹🥹.
Bu bölümde her ne kadar çok içime sinmesede daha fazla geciktirmek istemedim. Sınır koymuyorum, şimdiden keyifli okumalar.
...
Tanıdık caddeler, tanıdık sokaklar, tanıdık esnaflar ve tanıdık insanlar.
İşte. Ait olduğum yere geri dönmüştüm. Ama sanki hâlâ bir parçamı Ankara'da bırakmış gibi hissediyordum. Her ne kadar artık burada olsam da bir parçam hep oradaydı. Çünkü artık benim bir diğer parçam Haktan'dı.
Yol boyunca yorgunluktan uyumuş olsam da arada bir uyanıklık baş gösteriyordu ve sürekli aklıma dün gece sokak lambası altında yaşananlar geldikçe kalbim hızla atmaya başlıyordu.
Hemen yan koltuğumda oturan Haktan'a kısa bir bakış attığımda sabit yüz ifadesiyle arabayı bizim sitenin olduğu tarafa sürmeye başladı. Derin bir nefes alıp gerginliğimi üzerimden atmaya çalıştığım sırada bunu fark etmiş olmalı ki bana kısa bir bakış atıp konuşmaya başladı.
"Evine dönüyorsun, niye bu kadar gerginsin?" Diye sorduğunda derin bir nefes alıp omuz silktim.
"Evim... ama eskisi gibi olur mu bilmiyorum." Diye cevap verdim bakışlarımı yola çevirerek. İşte gelmiştik.
Haktan arabayı sitenin önüne park edip bana döndü. "Kaçacak yerin yok artık cennet çiçeği."
Bir kaç saniye sitenin içine baktıktan sonra oflayarak arabanın kapısını açtım. Çantamı aldım ve yavaşça arabadan inip kapıyı kapattım. Haktan'da ardımdan inerek yanıma geldi ve arabaya yaslanarak kollarını göğsünde birleştirip beni izlemeye başladı.
Bakışlarımı siteden çekip ona çevirdim. "Ayrılıyoruz yani?" Diye sorduğumda içimde oluşan buruklukla onu izledim.
Haktan cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal çıkarıp ağzına götürdüğünde aynı anda çakmağıyla ucunu yakarak dumanı içine çekti. Dalı baş ve orta parmağının arasında tutarken bir kaç saniye yüzümü inceledi.
"Rahatsız ediyor mu?" Diye sorduğunda anlamayarak ona baktım. "Ne rahatsız ediyor mu?" Diye sorduğumda elindeki sigarayı gösterdi. Bir kaç saniye sigaraya bakarken başımı olumsuz anlamda sallayarak tekrar ona çevirdim gözlerimi.
"Etse bırakacak mısın?" Diye sordum kaşlarımı hafif havaya kaldırıp elalarına bakarken. Bir kaç saniye bana bakıp omuz silkti. "Senin için tüm bağımlılıklarımı terk edebilirim, cennet çiçeği."
"At dese-" Daha sözümü bitirmeden sigarayı yere atıp siyah botlarıyla ezdi. Ufak bir şaşkınlıkla ona bakarken gülümsemeden edememiştim. "Ne dersem yapacak mısın?"
Göz temasını bozmadan hafif bir iç çekti. "Bana böyle bakmaya devam edersen, inan her şeyi yaptırabilirsin." Dediğinde bu sefer iç çeken ben olmuştum.
"Nasıl bakıyormuşum?" Diye sordum başımı hafif yana eğip aynı bakışlarla bakmaya devam ederek.
"Tüm saflığınla. Öyle ki seni burada bırakıp gidesim yok." Dedi kalın sesiyle. Sesinden geçip giden duyguyu fark etmemle ürpermiştim sanki. Soğuk hava yüzüme çarpıp sarı saçlarımı uçururken iç çekerek dikleşti.
"Gir içeri hadi, üşüme." Bu sefer ses tonu duygularını gizliyordu. Başımı omzumdan arkama çevirdiğimde sitenin içine baktım. Bir kaç saniye gözlerim orada oyalandıktan sonra tekrar ona döndü bakışlarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Çiçeği/Texting
RandomLise öğrencisi kız ve kara harp okulu öğrencisi çocuk. "Acılarını anlatmana dayanabilirim ama acını sarmaya dayanamam cennet çiçeği." 161024