"Ya hocam! Arkadaşlar güldürüyor ama."
Tarih hocası sabır çekerek Ramazan'a baktığında Ramazan bozuk Türkçesiyle tarih kitabındaki metni okumaya devam etti.
Bense metni dinleyip takip etmek yerine kitabımdaki padişahın resminin aynısını diğer bir sayfaya çizmekle meşguldum.
Bir elim çenemin altında diğer elim kalem tutarken sonunda zil çaldı. Derin bir nefes alarak kalemi bıraktım ve kitabı kapattım.
Başımı kaldırıp sınıfa baktığımda Ramazan metin okurken onu güldürdüğü için Adem'in ensesine tüm sınıfı inletecek bir tokat yapıştırdı. Yüzümü buruşturup onlara baktığımda Adem şok içinde Ramazan'a bakıp bu sefer Ramazan'ın kafasına bir tane yapıştırdı.
Yemin ediyorum çocuk gibiler.
Kafamı iki yana sallayıp camdan dışarıyı izledim. Ezo bu gün ilk iki ders yoktu. Ve hanımefendi bana gelip gelmeyeceğini bile yazmamıştı. Sabah o kadar aradım ama açmadı. Tek başıma sıkılıyordum.
Üstelik bu gün Almanca sınavı vardı.
Ben hâlâ dışarıyı izlerken sınıftan gülme ve dalga geçme sesleri geldi. Birden kafamı çevirip neye güldüklerine bakacakken sıraya çantasını koyan Ezo'ya şaşkınlık içinde baktım.
İçimde dehşet bir gülme isteği uyanınca Ezo'nun ağlamaklı ve somurtkan yüzüne baktığımda ve bakışlarım yavaş yavaş saçlarına kaydığında daha fazla dayanamayıp yüksek sesle gülmeye başladım.
"Bari sen gülme ya!" Diye sitem ederek yanıma oturdu. Yüzünü ağlamaklı bir ifadeye getirerek ellerini saçlarına götürdü.
Normalde Ezo'nun saçları uzundu ve asla kakül kesecek biri değildi. Ama şuan o hâlinden eser kalmamıştı.
Kendince kendisine kakül kesmiş güzelim saçlarını mahvetmişti. Kakül gereğinden kısa ve yamuk yumuktu.
Gülmemi biraz bastırabildiğimde ona cevap verdim. "Boş ver hızlı yürü belli olmaz."
"Ya sus! Daha fazla moralimi bozma. Utançtan yerin dibine gireceğim. Dün akşamdan beri ağlıyorum. Ya ben niye kendime kakül kesme gafletinde bulundum ya?" Diye ağlamaklı bir tonda konuştuğunda Adem gülerek cevap verdi.
"Gel seni benim berbere götüreyim. Bak benim saçıma, jilet." Diye dalga geçtiğinde daha fazla güldüm.
"Kakül kesince ben hayatım düzelir sanmıştım." Diyerek eliyle saçlarını kapattı. "Of cidden ağlayacağım."
"Kusura bakma ama bok gibi olmuş. Benim ense tıraşıyla dalga geçersen böyle olur." Dedi Ramazan keyfiyle bizim sıraya gelerek. "Sen sus be tas kafa!" Diye bağırıp sıradaki silgiliyi ona fırlattığında Ramazan son anda kaçmıştı.
"Tamam sakin ol. En fazla bir aya uzar, normal kakül boyutuna ulaşır." Dediğimde Ezo gözlerini kocaman açarak bana baktı. "Ben bir ay boyunca bu saçla mı gezeceğim?! Katiyen olmaz."
"O zaman seni bizim berber Bedri ustaya götürelim." Ramazan tekrar sırıtarak konuştuğunda Ezo kaşlarını çatarak ona baktı. "Ne alaka?" Dedi sinirle. "Bu saçı anca o toparlar da o yüzden." Dediğinde Adem'le kahkaha atarak birbirlerine baktılar.
"Bu iki salağın da diline düştüm ya ölsem de gam yemem artık." Diyerek başını sıraya gömdü.
"Tamam üzülme daha fazla. Bir şekilde hallederiz." Dediğimde bana bakıp omuz silkti. Biraz daha gülerek ona baktıktan sonra başımı iki yana salladım. Sıranın altındaki Almanca kitabını çıkaracaktım ki aklıma gelen şeyle telefonumuda çıkardım.
Almanca kitabını sıranın üzerine koyarak telefonumu açtım.
Siz: Sence ben saçlarıma kakül keserken çok berbat kessem, üstüne bir de boyunu kısaltsam ve saçlarımı mahvetsem yine de güzel olduğunu söyleyip beni teselli mi ederdin yoksa berbat olmuş diyip gerçekleri mi söylerdin?
...
Saçma sapan sorular diyince de Belinay(bide ben).
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Çiçeği/Texting
RandomLise öğrencisi kız ve kara harp okulu öğrencisi çocuk. "Acılarını anlatmana dayanabilirim ama acını sarmaya dayanamam cennet çiçeği." 161024