Bölümler kısa dediniz diye 3 bin kelimelik bölüm yazdım. Benden başka bir şey beklemeyin(malum şahıs).
Bu bölüm bol olaylı ortaya karışık bir bölüm. Keyifli okumalar. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.
Sizi seviyorummm.
Sınır: 100 oy, 100 yorum.
...
İkimizde kelimelerin tükendiği raddedeydik sanki. Ne babam ne de ben, tek kelime etmiyorduk. Boğazım düğümlenmişti sanki. Diken batıyordu, konuşamıyordum.
Önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına atıp derin bir nefes aldım. "Bir şey demeyecek misin?" Diye sordum bu sessizliğe son vererek.
"Sen iyisin değil mi?" Diye sormuştu babam tereddütle benim ardımdan. Sanki o da benim konuşmamı bekliyor gibi hemen cevap vermişti.
Onun görmeyeceğini bilmeme rağmen başımı olumlu anlamda salladım. "İyiyim.." Diye cevap vererek korktuğum soruyu sordum. "Siz? Annem.."
"O çocuk bana ulaştıktan sonra içimiz bir nebze olsun rahatladı." O çocuk. Babam Haktan'dan bahsederken bakışlarım uzağımdaki Haktan'a döndü istemsizce. Sanki o da ona baktığımı fark etmiş gibi gözlerini bana çevirdiğinde, gözlerini bir an olsun ayırmadan beni izlemeye başladı.
"Biz özür dileriz kızım." Dedi babam sessiz ve çaresiz bir tonda. "Annen saklayalım dedi, söylemeyelim dedi. Aslında 18 olduğunda söyleyecektik... yani söyleyecektim. Çünkü bilmeye hakkın vardı. Ama annen bizden koparsın, bize karşı bakış açın değişir diye söylemek istemedi." Dediğinde derin bir nefes aldı. Yanaklarımın içini dişlerken ağzıma gelen kan tadıyla onu dinlemeye devam ettim.
"Neyse ne. Bunlar telefonda konuşulacak şeyler değil." Diye devam ettiğinde bir nebze olsun rahatlamış bir şekilde nefes çektim içime. "Bu gece Haktan seni getirecek." Dediğinde kaşlarım çatıldı. "Haktan?" Diye sordum hemen.
"Haktan ya. Gelince bir konuşalım bakalım şu Haktan'ı." Dediğinde babamın tekrar eski haline dönmesi dudaklarımda bir tebessüm oluşturdu. "Ne konuştunuz onunla?" Diye sordum merakımı sesime yansıtmamaya çalışarak.
Ne ara benim dönüş planımı ayarlamışlardı hiç anlamamıştım. Kim bilir daha neler konuştular.
"Sen bir gel de, hepsini konuşuruz. İyi çocuğa benziyor." Dediğinde derin bir nefes aldığını duydum. Evet işte geliyordu. "Kızım sen nereden buldun ta Ankara'da kara harp okuyan çocuğu?" Sonunda beklediğim soru geldiğinde gülümsememe engel olamadan tekrar Haktan'a döndü bakışlarım. Nerden buldum ben seni?
"Sonra konuşalım mı?" Diye sordum konuyu burada kapatmak için. "İyi bakalım. Sakın onun yanından ayrılma tamam mı? Bilirsin, ben herkese kolay kolay güvenemem." Dediğinde içimde oluşan şaşkınlıkla gözlerimi Haktan'dan çekmeden cevap verdim. "Peki baba."
Nasıl olmuştu da Haktan bu kadar kısa sürede babamın güvenini kazanmıştı?
"Bir daha sakın böyle bir şey yapma tamam mı? Belki annen seni doğurmadı ama seni doğuran kişiden bile daha fazla analık yaptı. Öz anneni bilemem.. ama senin için kahrolan anneyi sen biliyorsun kızım. Allah'a emanet ol." Dediğinde bir şey diyemeden telefonu kapattı.
Dedikleriyle boğazımda oluşan yumru yerini alırken telefonu yavaşça kulağımdan indirdim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim içime. Soluk borumdan sanki ateş topu iniyordu. Öyle nefes kesici bir şeydi sanki söyledikleri.
Fark ettim ki ben hâlâ bu gerçeği aşamıyordum. Onların öz anne ve babam olmaması imkansız gibi geliyordu. Gerçekten hayatımın en büyük şansları onlardı. Bir de Haktan. İkisi bebekken. Biri 18 yaşımdayken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Çiçeği/Texting
RandomLise öğrencisi kız ve kara harp okulu öğrencisi çocuk. "Acılarını anlatmana dayanabilirim ama acını sarmaya dayanamam cennet çiçeği." 161024