Allah ne verdiyse bol bol yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalarr.
...
Mesajı kaç kere okudum bilmiyorum. Ellerim buz kesmişken telefon ekranı uzun süre açık kalmaktan tam kapanıyordu ki birden bir arama belirdi.
Haktan adlı kişiden gelen görüntülü arama..
Telefonu tekrar elime alarak hazır olduğumda telefonu açtım. Sanki cumhurbaşkanıyla görüntülü görüşme yapacaksın ne bu gerginlik?
Aramayı açtığım an kalbim daha hızlı atmaya başladı. Ekranda onun görüntüsü belirince gülümseyerek bana baktı. Yeni tıraş olduğu belli olan yüzü, kısılmış gözleri ve bir sanat eseri gibi duran dolgun dudakları. Bu esere yorum yapacak haddi kendimde bulamadım.
Adamı röntgenlerken sende onun ekranında HD 4K çıktığının farkında mısın Belinay?!
"Seyir keyfini bozmak istemem ama.." Diye konuşmaya başladığında dudaklarında alaycı bir gülüş belirdi.
Yemin ederim sadece sesine bile on mısra şiir yazılırdı.
Ufak bir kahkaha attı. "Çok tatlısın." Diye tamamladı sözünü.
Anlık kendime gelip boğazımı temizledim. Allah'ım nolur konuşurken heyacandan A1 Türkçe'ye evermiyeyim.
"Dalmışım ya." Diye geçiştirmeye çalışırken tekrar sırıttı. "Nereye daldın?" Güzel soru.
"Gözlerine." Birden ağzımdan çıkan cevapla ikimizde birbirimize baka kaldık. Onun gülüşü dudaklarında asılı kalırken ben hızla kendime gelerek toparlamaya çalıştım.
"Yani gözlerine derken. Hangi renk diye. Yani fotoğraftan pek anlamadım. Burada da farklı görünüyor diye şey yaptım. Her halde güneş vurdu diye farklı göründü. Yoksa şey değil yani." Diye sonlara doğru sesim kısılırken bir kaç saniye yüzüme baktı.. baktı..
Sonra birden ufak bir kahkaha daha attı.
Yüzümün kızardığını ekrandan fark edince daha çok utandım. Niye açık tenliydim ben ya?!
"Ela." Dediğinde bir an kaşlarımı çattım.
"Ela kim?" Diye birden sorduğumda hâlâ anlamayarak ondan bir cevap beklercesine baktım telefondaki görüntüsüne.
"Gözlerim." Dedi gülüşü hâlâ yerli yerindeyken. "Ela." Dedi.
Jeton anında düşmüş bir şekilde utançtan yüzüm kızarırken rezilliğim karşısında saygıyla eğilmek istedim.
Dakka bir gol bir. Kendimi toparlayıp daha fazla rezilliğe yer bırakmamak adına gülümsedim. Yoksa cidden git gide yüzüm domatese dönüşecekti. Ayrıca şuan ilk görüntülü konuşmada olacak şey miydi bunlar?!
Haktan bir kaç saniye durgun bir ifadeyle bana bakıp en sonunda konuştu. "Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim." Dediği şeyle içimin ısındığını hissettim. Nedensizce buna sebep olmuş olmak beni.. mutlu etmişti.
"Neyse ya. Nerdesin sen?" Diye konuyu geçiştirmek adına sorduğumda bir yatağa uzanmış vaziyette olduğunu anladım.
"Yatakhanedeyim." Dediğinde başımı salladım. Demek ki dışarıda çok durmamıştı. Bir an onun bulunduğu odada birilerinin olabileceğini düşünerek anlık bir endişeye kapıldım. Ya rezilliklerimi onlarda duyduysa?
"Merak etme kimse yok. Yemeğe çıktılar." Dedi sanki kafamın içini okumuş bir şekilde. Cevabıyla derin bir nefes aldım.
"Sen yemiyor musun?"
"Sen arayınca gitmedim." Bu umurunda değilmiş gibi cevap verdiğinde suçluluk duygusuyla ona baktım. "Benim yüzümden aç mı kalacaksın yani?" Dedim inanamaz bir şekilde ona bakarak.
"Sen daha önemlisin." Dediğiyle bir an ne diyeceğimi bilemedim. Dudaklarım hafif aralanırken bakışlarımı telefon ekranından kaçırdım.
"Ama molan-" diyemeden sözümü kesti. "S!kerler molayı. Canım seninle konuşmak istedi. Belki bende böyle yorgunluğumu atıyorum."
Ne diyeceğimi bilemeyerek ekrandaki yüzüne baka kaldım sadece. Acaba anında şöyle şeyler diyip kalbime indirmesen olur mu? Yutkunup cevap verdim.
"Tamam, at o zaman yorgunluğunu." Dedim ufak bir gülümsemeyle. Ne diyebilirdim ki başka?
O tam bir şey diyecekken anında onun olduğu yerden sert bir kapı açılma sesi geldi. Haktan anında ayağa kalkınca onun görüntüsü gitti. Kamera aşağıya döndüğü için yeri görebiliyordum.
Ne olduğunu anlamayarak ekrana baktığım sırada Haktan'ın sesi geldi. "Emredin komutanım." Dedi gür ve yüksek bir sesle. Hızla kendi mikrofonumu kapattım.
"Ne işin var tek başına burada?" Diye araya başka bir erkek sesi girdi. "Uzanıyordum komutanım." Dedi Haktan.
"İyi dinlendin mi bari?" Aynı ses tekrar araya girdiğinde dudaklarımı ıslattım. Gördüğüm tek şey hâlâ yerdi.
"Dinlendim komutanım?" Haktan'ın sesi biraz anlamayarak çıktığında birden karşı taraf beklemediğim bir şekilde cevap verdi.
"Güzel kızmış. Almışsındır tabii yorgunluğunu. Beş dakika içinde aşağıya eğitim alanına in. Bakalım ne kadar dinlenmişsin." Ve ardından kapı kapanma sesi. Dudaklarım şaşkınlıkla açılırken ani bir gülme isteği geldi.
Beni nasıl gördü anlamamıştım ama Haktan telefonun kamerasını kendine çevirdiğinde gördüğüm yüz ifadesiyle o gülme isteğimi durduramadan sesli bir kahkaha attım.
...
Yemin ediyorum şapşal bu çocuk🫠
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Çiçeği/Texting
RandomLise öğrencisi kız ve kara harp okulu öğrencisi çocuk. "Acılarını anlatmana dayanabilirim ama acını sarmaya dayanamam cennet çiçeği." 161024