Arkadaşlar affola fotoyu buraya koyamadım. Belki bir dahaki bölümde görürsünüz.
...
"Belinay konuşsana artık!" Diye tiz sesiyle bağıran Ezo'ya sabır dilercesine bakıp okulun merdivenlerinden aşağıya inmeye başladım.
"Kızım bi dur. Söz anlatacağım. Önemli bir şey yok! Salak Ramazan gereksiz şov yaptı." Dediğimde kantine yürümeye başladım. Ezo'da peşimden geldi.
"Gerçekten çok kırıldım. Ramazan bile sevgilin olduğunu benden önce öğrendi. Ben senin kaç yıllık arkadaşın değil miyim? Yazıklar olsun." Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. "Sevgilim falan değil! Şunu diyip durmayın."
"O zaman neyin?" Diye sorduğunda derin bir nefes alıp ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Kantinden kendime bir sandviç ve vişne suyu alıp Ezo'yla boş bir masaya geçtik.
Bana merak bakıyordu. Sandiviçimden bir ısırık alıp yavaş yavaş çiğnedim. Bilerek yavaş yavaş çiğniyordum.
Ezo bana sabrı taşmış bir şekilde bakıp ofladı. "Hadi!"
Başka kaçış yolum olmadığını anlayarak derin bir nefes aldım ve geriye yaslandım.
"Yanlışlıkla sen sanıp yazdığım bir numara vardı. Hatırlıyor musun?" Dediğimde Ezo 'ne alaka' dercesine bir bakış attı. "İşte o kişi."
"Ne alaka kızım? Sen onu engellememiş miydin? Rezil oldum senin yüzünden diyip çocukla sevgili mi oldun?" Dedi sonlara doğru şok olmuş bir şekilde çıkan sesiyle. "Herkesten beklerdim ama senden sevgili yapmanı beklemezdim. Yani durdun durdun son sene mi buldun?" Dedi geriye yaslanıp.
"Ezo! Sevgilin demeye devam edersen anlatmayacağım." Diye isyan ettim.
"Ee sevgilin değilse ne o zaman?" Diye sordu tek kaşını kaldırarak. "Bilmiyorum." Diye omuz silkip sandiviçimden bir ısırık daha aldım.
O sıra kantine Yiğit ve grubu giriş yapmıştı. En son Yiğit bizim sınıftaydı. O bakışını hâlâ unutamıyordum. Hoca geldikten sonra bizim sınıftan çıkıp kendi sınıfına gitmişti zaten.
Gözümü tekrar Ezo'ya çevirdim. "Ne demek bilmiyorum?"
"Bilmiyorum işte. Neredeyse iki hafta olacak. Ama değişik bir şey. Tarif edemiyorum. Sürekli yazmak için bahane ararken buluyorum kendimi. Nedense.." diyip sustum.
"Nedense ne?" Dedi Ezo merakla.
"Nedense kendimi iyi hissediyorum." Dedim utanarak. Duygularımı sözcüklere dökerken utanma gibi bir huyum vardı.
"Sen bu çocuktan hoşlanıyor musun yoksa?" Dedi Ezo ciddi bir ses tonuyla.
Elimdeki sandviçe bakarken omuz silktim tekrar. "Abartma Ezo. Bu kadar kısa sürede kimseden hoşlanılmaz."
"Kızım senin sanki hoşlandığın birileri mi oluyor. Bak bizim sınıftaki Tuğçe'ye her gün birinden hoşlanıp, aşık oluyor." Dedi.
"Aşk bu değil ki." Dedim ona bakarak. "Aşkı hissetmek gerek. Ben herkesten hoşlanmak istemiyorum ya da önüme gelenle sevgili olmak istemiyorum. Benim için bir kişi olsun yeter. Aşk beklenir. Aşk emek ister. Şuan etrafımızdaki çoğu kişi birbiriyle takılmalık zaman geçiriyor. Ben bunu istemiyorum." Dedim durgun bir sesle.
Ezo tüm dikkatini bana vermiş beni dinlerken lafımı bitirdikten sonra samimi bir şekilde gülümsedi. "Belki beklediğin aşk yanlışlıkla kapına gelmiştir?" Yanlışlıkla.
Yanaklarımın içini kemirip gözlerimi kaçırdım.
O sırada zil çalmıştı. Ve fizik sınavı kapımıza dayanmıştı. Oflayıp ayağa kalktım. Ezo'da benimle birlikte kalktı. Elim cebime gittiğinde telefonu çıkardım. En son ona cevap verecektim ama hoca geldiği için yazamamıştım.
Ben olduğum yerde dikilirken Ezo yürümeye başlamıştı. "Hadi gelmiyor musun?" Durup bana seslendiğinde elimdeki telefonu görüp güldü. "Çabuk gel. Malum sınav var." Diyip kantinden çıktı.
Bende sohbete girip ona cevap yazdım. Ta ki Yiğit başıma dikilene kadar.
...
Yiğit sende her delikten çıkma be.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Çiçeği/Texting
RandomLise öğrencisi kız ve kara harp okulu öğrencisi çocuk. "Acılarını anlatmana dayanabilirim ama acını sarmaya dayanamam cennet çiçeği." 161024