Şaka maka 18 bölüm oldu ve benim bir okuyucum bile yok
...
Kitap mı okusam, ders mi çalışsam, makyaj mı yapsam, duş mu alsam, film mi izlesem, yemek mi yesem, bakım mı yapsam, yürüyüşe mi çıksam, spor mu yapsam, oyun mu oynasam, yoksa tekrar akşama kadar yatsam mı?
Off hafta sonu bir şeyler yapmak çok zor. Bütün hafta, hafta sonu şunu bunu yapacağım diye düşündükten sonra benim vaziyet.
Annem komşuya, babam işe gitmişti. Evde tektim. Zaten tek çocuktum. Evde sıkıntıdan patlayacaktım.
Çaresizce yerimden kalkıp son sınıf-üstüne sayısal- öğrenci olmanın verdiği rahatsızlıkla kalkıp çalışma masasının başına geçtim. En son çözdüğüm matematik testini açıp kaldığım yerden çözmeye başladım.
Onu çözmekte matematiği çözmek kadar zordu.
Bazen o kadar anlamadığım bir şekilde konuşuyordu ki yazdığı şeyi anlamak için defalarca kez okuyordum. Ama aklımdaki fikirleri bir sonuca bağlayamıyordum.
Evet konuşuyorduk ama nasıl? Nereye kadar. O Ankara'da ben İstanbul'daydım. Aramızdaki mesafe çok uzun değildi ama o ruhsal mesafa istemsizce çok uzun geliyordu bana. Sanki yürü yürü bitmeyecekmiş gibi.
Evet benim matematik testiyle overthink saatim çakışmıştı.
Onunla konuşmak garip hissettiriyordu. Kokusunu bilmediğim, dokunamadığım, gözlerine bakamadığım biri.
Gözlerine bakamadığım.
Bir an aklıma düşen fikirle elimdeki kalemi bırakıp derin bir nefes aldım. Kalkıp yatağımın üstündeki telefonu alıp tekrar masanın başına geçmeden önce bakışlarım aynadaki kendimle kesişti.
Dağınık ev topuzum, kulağımda ki halka küpeler ve üzerimdeki bebe mavisi yumuşacık kazağım.
En doğal halimle karşısında görünemeyeceksem ne anlamı vardı?
Heyecanla tekrar çalışma masasının sandalyesine oturup telefonu açtım. Karnıma heyecandan bir ağrı girmişti.
Hızla fazla düşünmeden görüntülü arama kısmına basıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Vücudumun ısı dengesi birden değişmiş, heyecandan bayılacaktım!
Telefon bir kaç kez çaldı.
Çaldı çaldı çaldı. Ama aramayı açmadı. Hayal kırıklığıyla ekrana bakarken sohbetin üst kısmında çevrimiçi yazısını gördüm. Ardından yazıyor... kısmını.
Heyecanım bir kaç kat daha artarken derin bir nefes verip telefonu masanın üstüne bıraktım.
Ve sonunda yazıyor... simgesi kaybolunca bir kaç saniye sonra sohbete bir mesaj düştü.
Haktan: Öyle birden aranır mı kızım?
Haktan: Silah tutarken bile bir an eli titremeyen adamı bir telefon çalışında iki büklüm ediyorsun.
Haktan: Arıyorum aç.
...
Bu çocuk başka ya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennet Çiçeği/Texting
RandomLise öğrencisi kız ve kara harp okulu öğrencisi çocuk. "Acılarını anlatmana dayanabilirim ama acını sarmaya dayanamam cennet çiçeği." 161024