Berk dosyaları doldurduğu çantayı Aslı'nın eline tutuşturdu, tableti de kadının boşta kalan eline tutuşturduktan sonra daha önce de defalarca söylediği şeyleri tekrarlamaya başladı.
"Toplantıya üç gün var, biliyorsun. Şu projelerin her bir detayını aklına kazı, Tunay ile de üzerinden geç. Eğer bu projelerden sonra bizi seçmezlerse çok büyük kayıp yaşarız"
Derin bir nefes aldım ve sesli bir şekilde verdim.
"Bu cümleleri o kadar çok duydum ki ezbere söyleyebilirim artık"
Berk kaşlarını çattı.
"Bu çok ciddi bir iş Aslı, eğer söylediklerimi ezberlediysen bunu da biliyorsundur"
Hafifçe başımı sallayarak onayladıktan sonra toparlanıp şirketten çıktım. Raporumun bitmesinin üstünden iki gün geçmişti, sesimin hala değişik çıkması dışında herhangi bir hastalık belirtisi kalmamıştı. İşe döndüğümden beri Tunay'ı görmemiştim, işe gelmediğini dolu kahve kupasından anlamıştım. Sabah o gelmeden götürmem gereken kahveyi götürmüştüm ve saatler sonra buz gibi olmuş bir şekilde masasının üzerinde bulmuştum. Sonra Berk'e sorduğumda da gelmediğini öğrenmiştim.
İşe gelmeme sebebini bilmiyordum ama önemli bir durum olduğunu düşünüyordum. Bana çok önemli bir toplantıdan bahsettikten sonra kendi işe gelmemişti. Toplantı ertelenmişti sonuç olarak ama önemli bir sebebi olmasa Tunay bu toplantıyı asla ertelemezdi.
Berk'in onun için ayarladığı arabaya bindiğinde hala ehliyet almadığı için kendine kızdı biraz. Ehliyet almış olsaydı şirketin arabalarından birini alıp kendi sürebilirdi. Neyse, alacaktı artık bir ara. O arayı bulursa tabi.
Tunay'ı her gördüğünde ilk gördüğündeki gibi oluyordu. Kalbi... Bir kez tekliyordu. Hele hele onun o derin mavi gözleri... Onları gördüğünde kendi adını bile unutacak kadar aptallaşıyordu. Onu ilk gördüğü zamanlarda sadece aşık bir liseli kızdı, şimdi ise tüm hissettiği şeyleri geri plana atarak mantıklı hareket etmesi gereken bir kadındı.
Bu yüzden öyle yapıyordu, yapmaya çalışıyordu. Görmezden geliyordu hissettiklerini, kalbinin ne kadar hızlı attığını, yutkunamadığını, terleyen avuç içlerini... Her şeyi ama her şeyi görmezden geliyordu. Görmezden geliyordu ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Hala hissediyordu ama artık sadece hissetmek yetmiyordu. Umudu yoktu, karşılığı yoktu ve telafisi yoktu. Ne geçen zamanın ne de Tunay'a yaşattıklarının. Yoktu işte, çözümü yoktu. Çaresi yoktu. Telafisi yoktu.
Belki de mutlu ilişkisini Aslı'nın gözüne sokup bir nevi intikam almak için yapıyordu Tunay bunları belki de alakası yoktu, gerçekten tesadüftü. Ama Aslı, tesadüflere ve mucizelere inanmayacak kadar şey yaşamıştı. O yüzden intikam olayı daha mantıklı geliyordu ona.