Bir zamanlar bülbüller sadece ağaçlar için söylerlermiş şarkılarını, çiçeklerse bu duruma çok üzülürlermiş. Bir gün kendi aralarında anlaşıp bülbüle onlar için de şarkı söylemesi için yalvarmışlar. Bülbül ise çiçeklerin hepsine şarkı söylemek istememiş ve ertesi gün gelip içlerinden en beğendiğini seçeceğini sonra da ona şarkı söyleyeceğini söylemiş çiçeklere.Bülbül gidince çiçekler kıskançlıktan kavga etmişler, gül karışmamış sadece bu kavgaya. Çiçekler sabaha kadar kavga ederken gül uyumuş. Sabah olduğunda ise sadece gül almış uykusunu, diğer çiçekler uykusuzluktan solgunken gül tüm güzelliğiyle karşılamış bülbülü. Bülbül her çiçekte kusur bulmuş da bir gülde bulamamış. Bütün çiçekler bülbüle aşık, bülbül güle... "Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün" O günden sonra bülbül en güzel şarkılarını hep güle söylemiş. Bülbülün aklından çıkmış tabi güllerin de solduğu, yok olduğu, kuruduğu... Günden güne mevsim kış olurken solmuş gül, hiç olmuş. Bir tek dikenleri kalmış bülbüle. Bülbül her sabah yine gülde almış soluğu, şarkılar söylemiş umutsuzluktan uzak. Ama uzun süren özlemin ardından bülbül de dayanamamış, dikenlerine rağmen sarılmış güle. Gülün dikenlerinden biri bülbülün kalbine batmış, gülün toprağını bülbülün kanı sulamış. Bülbül, gülün gölgesinde ölmüş. Bülbüle gülün aşkıyla ölmek düşmüş...