Tunay geri çekildiğinde Aslı fena halde sarhoştu, içtiklerinden değil de aşktan sarhoştu.
Tunay'ın büyük eli Aslı'nın saçına gitti ve şefkatle okşadı altın sarısı saçları.
"Neden kestirdin?" diye sordu dayanamayarak.
Aslı başını Tunay'ın göğsüne yasladı ve gözlerini kapadı.
"Beni onunla gördüğünü söylemiştin" dedi fısıldar gibi "O gün saçlarıma dokunduğunu görmüşsün" diye devam etti Aslı.
"Sen gittikten sonra peşimden ayrılmadı ama o gün beni ağaç evde yakalayınca öpmeye çalıştı. O kadar iğrendim ki ellerinin değdiği saçlarımdan... Ondan kurtulduğum gibi Oya ablaya gittim ve kestirdim"
Tunay'ın içine acı bir kor düştü. Savaş, Alya'nın abisiydi. Aslı'ya olan ilgisini biliyordu ama onu taciz ettiğinden haberi yoktu. Onu gördüğü yerde boğacaktı, yarın görecekti de zaten. Yarın Alya ile nişanı vardı. Bir süre önce evde yapmayı düşünseler de Alya'nın annesi daha gösterişli bir şey olması için ısrar edince evden vazgeçmişlerdi. Nişan organizasyonunu Aslı yapmıştı hatta.
"Bana bak" diye emretti Tunay sert bir ses tonuyla.
Aslı birkaç saniye sonra başını kaldırıp Tunay'ın buz mavisi gözlerine baktı. Hayatı boyunca gördüğü en güzel gözlerdi bunlar ve hep öyle kalacaklardı.
"Seni geri götüreceğim" dedi Aslı'dan çok kendini ikna etmek ister gibi.
Ertesi gün nişanı olan bir adamın nişandan önceki gece başka bir kadınla olması Tunay'a göre şerefsizlikti. Kaldı ki nişanlısını resmen aldatmıştı, tuhaf olan bu hiçte yanlış gelmiyordu. Hatta hayatı boyunca yaptığı en doğru şeygibiydi.
Aslı'yı geri götürecekti ve bu gece yaşanmamış gibi davranacaktı, basitti. Aslı, Elif'in evinde uyandığında bunların rüya olduğunu düşünecekti, tabi hatırlarsa.
Aslı itiraz etmedi, kabul de etmedi. Sadece izin verdi, Tunay'ın onu eve götürmesine izin verdi.
***
Ataberk kapıyı açıp ortadan kayboldu. Aslı ve Tunay'ı yalnız bırakması gerektiğini düşünüyordu, belki kardeşim dediği adam yarın yapacağı hatadan vazgeçerdi.
Tunay kapısı açık olan yatak odasına götürdü Aslı'yı. Misafirler için hazırlanmış bir yatak odası olduğu belliydi. Aslı'nın üzerine geçirdiği uzun hırkayı çıkardı ve kızı yatağa bıraktı. Arabada uyuya kalmıştı kız ve kendine gelemiyordu.
Tunay şimdi gitmesi gerektiğini biliyordu ama ayakları zemine sabitlenmiş gibiydi, belki de sabitlenen şey ayakları değil de kalbiydi. Usulca kızın yanına uzandı ve kollarının arasına aldı kızın zayıf belini. Burnunu kızın saçlarında gezdirdi, hala aynı kokuyordu petunyası.
Beline sarılan kollarla irkildi Aslı ve biraz olsun açılabildi.
"Tunay" diye fısıldadı kıpırdanıp onu saran adama dönerken.
Adam hiçbir şey demeden kızın yarı açık yarı kapalı gözlerine baktı. İşte tam da şuan dünya üzerindeki en huzurlu insandı, şüphesiz.
İçten bir tebessüm oluşuverdi Tunay'ın yüzünde, en son ne zaman böyle içten gülümsemişti? Hatırlamıyordu.
"Petunyam" diye fısıldadı başını geri çekerken.
Aslı anın büyüsüne öyle kapılmıştı ki cevap bile veremiyordu. Duyduğu kelime ona yetmişti, yıllarca ayrı kalmasının üzerinden bir kelime her eyi telafi etmiş gibiydi. Huzurla kıvrıldı dudakları ve bedenini biraz aşağı kaydırıp başını Tunay'ın göğsüne yasladı.
