18. Bölüm "Nişan"

4.4K 290 106
                                    

Birkaç adım atmıştım ki "Gideceğim" dedi Tunay hissiz bir şekilde "Gideceğim ve senin ayarladığın kurdelenin ucundaki halkayı parmağıma geçireceğim"

"Git" dedim meydan okur gibi ve omzumun üzerinden ona baktım.

"Senin gittiğin gibi mi?" diye sordu arkası dönükken.

"Benim gittiğim gibi" diye fısıldadım bedenimi ona çevirirken "Benim gittiğim gibi git. Git ama sanki gitmiyormuşsun gibi hissedeyim, git ama ben gittiğini bilmeyeyim"

Bana döndüğünde yüzünde acı bir ifade vardı, uzun zaman sonra ilk kez böyle net bir ifade belirmişti yüzünde.

"Sence sen gittiğinde ben öyle mi hissettim? Gitmiyormuşsun gibi mi hissettim?"

Omuz silktim hafifçe, bu sorunun cevabını bilmiyordum.

Birkaç büyük adımla önümde durdu ve bileğimi tutup elimi kalbinin üzerine koydu.

"İşte tam burada hissettim gittiğini"

Bir şey demeden gözlerine bakıyordum sadece. Bileğimi değersiz bir çöpmüş gibi savurdu.

"Sen hissetmezsin tabi, kalbin çok odalı bir hotel gibi kalabalık olduğundan hangisinin gittiğini hangisinin geldiğini hissetmezsin"

Kapının kilit sesini duyana kadar kendime gelemedim, o kilit sesi yıllar önce benim açtığım kilit sesi gibi yankılandı kafamın içinde. Tunay'ın benden gidişine yandım bu kez, benden giderken uğurladığıma yandım ve kalbimde hissettim gidişinin verdiği acıyı.

Çantamdan çıkardığım ıslak mendille yanaklarıma süzülen rimelimi  temizledim, yüzümdeki fondöten de peçetede kaldı. Düzeltemeyeceğimi anlayınca da tüm makyajı çıkardım ve peçeteleri çöp kovasına atıp lavabodan çıktım.

Daha fazla kalmak istemiyordum burada, sevdiğim adamın parmağına takılan ve bana ait olmayan yüzüğü görmek istemiyordum. Bu kadarı yetmişti hatta artmıştı bile.

Uzun koridoru aştığımda Tunay ve Alya'yı, parmaklarına takılan yüzüğü, Alya'nın zafer kazanmış yüzünü gördüm; kısacası hayatım boyunca görmek istemediğim nadide sahnelerden birini gördüm.

Eve gittiğimde açıklama yapmam gerekecekti ve açıklama yapmak istediğim son şeyler listesinin en sonuna bile yerleşemezdi şuan. Kendimi çok boktan hissediyordum, evet tam anlamıyla böyle hissediyordum.

Önüme çıkan kişiye çarpmamak için ani bir fren yaptım ve başımı kaldırıp ona baktım. 

Ön tarafındaki rampasına boya attırdığı saçları, keskin hatlara sahip çenesi ve asla unutmayacağı aptal suratı gördüm.

Sanki ateşe yaklaşıyormuşum gibi yandı bedenim, burada olacağını neden getirememiştim ki aklıma?

Gerileyip yanından geçmeye çalıştığımda dirseğimin biraz altını sardı parmaklarıyla ve beni durdurdu.

"Hala aynısın," başını boynuma doğru eğerken "Güzel ve asabi" diye fısıldadı kulağıma.

Kolumu çekip ondan uzaklaştım.

"Sende hala aynısın Savaş, gereksiz ve rahatsız edici"

Ukala bir gülümseme belirdi dudaklarında.

"İlk aşkın evlendiğine göre bence artık benimle şansını deneyebilirsin"

Derin bir nefes aldım.

"Dünyadaki son erkek olsan bile inan seninle aynı ülkede bile bulunmam"

Arkamı dönüp çıkışa ilerlerken seslendi;

Alone (M6)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin