Hıçkırıklar, kahkahalar, sessizlik... Bu döngü bir süre böyle sürdü. Odamda, duvarın dibine çökmüş bazanın altında kuytu köşede duran o koliyi çıkartmıştım. Biriktirdiklerim bu kadardı. Bir koli. Tunay ile alakalı bir koli. Ondan geriye bir koliydi bana kalan.
Kapının açıldığını duydum, Burçin'in ayakkabılarını çıkarırken bana seslendiğini duydum.
"Aslı" dedi "Sigara mı içtin sen yine?"
Karanlığa son verdi girişteki ışığı açarak. Salona gittiğini duydum, ışığı açtığını da. Beni göremediğinden olacak ki odama geldi sonra.
"Aslı!" dedi endişeli bir sesle "İyi misi sen?!"
Koşar adımlarla bana doğru geldi ve dizlerinin üzerine çöküp yüzümü avuçlarının arasına aldı.
Akmış rimelin izine dokundu.
"Neden ağlıyorsun?" diye sordu yüzüme düşen saçları kulağımın arkasına iterken.
Gözlerine baktım, gerçekten korkmuştu. Belki de endişeliydi benim için.
"İyiyim" dedim elimin tersini yanağıma götürürken, ellerini yüzümden çektiğinde elimin tersiyle henüz kurumamış gözyaşlarımı sildim.
"Anlat hadi" dedi "Ne oldu kuzum?"
Kahkaha attım. Odanın sessizliğinde yok olup gitti.
"Nişanlanacağını söyledi" diyebildim zar zor.
Kim diye sormadı, zaten biliyordu. Bir süre bir şey de diyemedi zaten.
"Gel" dedi elimi tutup "Bir duş al, kendine gel biraz"
Başımı olumsuz anlamda salladım.
"İstemiyorum" dedim "Kendime gelmek istemiyorum"
Koliyi çekti kenara, dizlerinin üzerinde sürünerek yanıma oturdu. Duvara yasladı sırtını, bacaklarını uzattı. Benim gibi. Yanımda duran pakete uzanıp bir sigara aldı, yaktı. Yarısına kadar içtikten sonra ne söyleyeceğine karar vermiş olacak ki konuştu.
"En azından artık biliyorsun" dedi "Bir ihtimal olmayacağını biliyorsun"
Ona baktım, gerçekten acımı benimle yaşıyordu. Paylaşamıyordu, hafifletemiyordu ama en azından benimle yaşıyordu. İyi bir dostum vardı.
"Onunla alakalı tüm magazin haberlerini okuduğumu biliyorsun" dedim "Sevgilisi olsa bilirdim Burçin"
Sigaranın külünü bıraktı küllüğe.
"Yalan söylediğini mi düşünüyorsun?" diye sordu.
Omuz silktim.
"Neden yalan söylesin ki?" diye sordum, yalan söylemiş olmasını her şeyden çok isterken.
"Belki de seni üzmek istemiştir. Bunca zaman sonra karşısına çıkıyorsun Aslı, hala ona karşı bir şeyler hissettiğini düşünmüştür belki de. Seni üzmek istemiştir" dedi.
Haklı olmasını öyle çok istiyordum ki...
"Hem böyle bir şey olsa, ilk ben öğrenirdim biliyorsun" dedi.
Bir gazetede çalışıyordu ve magazin haberleri yazıyordu.
"Bilmiyorum" dedim, bilmiyordum. Hiçbir şey bilmiyordum şu an.
"Bu akşam işe gitmeyeceğim" dedi, "Arkadaşla konuşup benim yerime gitmesini isteyeceğim, tamam mı? Konuşup geliyorum hemen"
Sigarasını söndürdü, itiraz etmeme izin vermedi. Çantasını aldı ve odamdan çıktı. Uzun bir süre gelmedi, en azından bana uzun geldi. Bir telefon görüşmesine göre uzundu yani. Emin de olamadım, zaman da benim için anlamını yitirmiş olabilirdi.