Ağaç Ev medyada.
Bu bölüm için çok fazla yorum bekliyorum. Herkes düşüncesini belirtirse çok sevinirim.
Keyifli okumalar.***
Hani herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır ya; kimisi için geçirdiği kazadır bu dönüm noktası, kimisi için değer verdiği birinin ölümüdür, kimisi için yeni bir hayata attığı adımdır, kimisi için hayatının yönünü değiştirecek olaylar yaşamasıdır. Benim için ise Tunay ile tanışmaktı bu dönüm noktası.
Ben Tunay ile tanışmadan önce rüzgârda savrulan bir yapraktım. Tunay, siyah-beyaz-gri üçlemesinden oluşan hayatıma gökkuşağı gibi renk katmıştı.
Bir erkek ilk defa benim için bir şeylerden vazgeçmiş, ilk defa bir erkek benim için kavga etmişti. İlk defa bir erkek beni düşünmüştü, ilk defa bir erkek beni korumuştu. Yaşadığım tüm ilk defalar neredeyse ona aitti. Hiçbir zaman yalnız hissetmeme izin vermemişti, beni yalnız bırakmamıştı. Hiçbir zaman bana zarar verilmesine izin vermemişti, küçük düşürülmeme izin vermemişti. Bende ona hayatından çıkarak teşekkür etmiştim.
Yıllar sonra onun hayatına bodoslama dalıp karşısına çıkarken aklımdan ne geçiyordu peki? Kurduğu düzeni hiç mi düşünmemiştim? Hiç mi aklıma gelmemişti bir sevgilisi ya da nişanlısı olacağı? Gelmemişti. Magazinden uzak duruyordu ki zaten bende oturup magazin haberlerini izlemiyordum. Sonuç olarak beni hayatında istemediği bir gerçekti, canımı acıtan bir gerçek.
Tenime batıp, kalbime ulaşan bir iğne gibiydi bu gerçek. Ne beni öldürecek kadar derin yara açıyordu ne de yaşamama izin verecek kadar rahat bırakıyordu.
Aldığım her nefeste kafamda çanlar çalıyordu ve ben bu gerçeği bilerek nefes alıyordum.
Karşısına geçip doğruları anlatamazdım, anlatmayacağıma dair büyük bir söz vermiştim. Her ne kadar o zamanlar canımın bu kadar acıyacağını hesaba katmamış olsam da bir söz vermiştim ve verdiğim sözden vazgeçemezdim. Aldığım her nefes canımı yakıyordu.
Gerçekliğin zehri kanıma işlemişti sanki. Kalbim her kan pompaladığında zehir vücudumu acıyla yakıp kavuruyordu.
Derin bir iç çektim ve düşüncelerimin üzerine kocaman bir battaniye örtüp düşünce dünyamdan gerçek dünyaya geçiş yaptım.
Tunay'ın bana gösterdiği odada, yatağa oturmuş başımı da yatağın başlığına dayamış beyaz tavana da gözlerimi kilitlemiş düşünüyordum.
Nihayet düşünceler denizinden çıkıp yumuşak bir havluyla kurulandıktan sonra kendime geldim.
Aşağı inip Tunay ile ciddi ciddi konuşacaktım ve eğer ''Hayatımdan çık'' derse istifa dilekçemi verip hayatından çıkacaktım. Aslında bunu diyeceğine emindim.
Zaten beni hayatında istemiyordu, kalmam için hiçbir sebep yoktu. Onunla konuşmadan da istifa dilekçemi verebilirdim. Ama içimde bir yerlerde ondan duyma isteği beni yakıp kavuruyordu. Onun ağzından duymak istiyordum. Beni hayatında istemiyorsa bile onun söylemesini istiyordum. Bunu ondan duyduğumda canım hiç yanmadığı kadar yanacak olsa da ondan duymak istiyordum.