"Ya ben hiç böyle düşünmemiştim ki." Kerem'in evine geldiğimizden beri üçü FIFA oynuyordu ve ben onların çıkardığı insan dışı sesler arasında akıl sağlığımı korumaya çalışıyordum. Daha fazla bu gürültüye dayanamayarak ayağı kalktım. "Kahve yapacağım. İstiyor musunuz?" Sonra buranın Kerem'in evi olduğu aklıma gelerek ona döndüm. O ise oyuna o kadar odaklanmıştı ki beni duymamıştı bile. İzlendiğini hissetmiş olacak ki bana döndü. "Kahve? Yapayım mı?" Omuz silkip oyuna geri döndü.
"Keyfine bak." Bunun üstüne mutfağa gidip herkese birer bardak kahve hazırladıktan sonra salona geri döndüm. Barış'ın kahvesini sehpaya bırakırken aniden bağırıp ayağı kalkmasıyla bana çarpmıştı. Sıcak kahve üstüme dökülürken acıyla minik bir çığlık attım.
"Hassiktir! Gökçe iyi misin lan?"
"Gerizekalı. Kızı haşladın bir de iyi misin diyorsun?"
"İyiyim iyiyim. Sorun değil. Bir su tutarım geçer. Banyo ne tarafta?"
"Gel ben götüreyim seni." Yunus kapıya kadar bana eşlik edip geri dönmüştü. Ben de üstümü çıkarıp karnıma ve göğsüme soğuk su tuttum. Hala acısa da büyük ölçüde acısı geçmişti. Tişörtümü tekrar giyip salona geri döndüm.
"Kanka valla kusura bakma ya. İstemeden oldu."
"Önemli değil Barış. Olur öyle kazalar. İyiyim ben." Yunus benim yerime oturduğundan ben de Kerem'n yanına oturdum. Gözleri üstümde gezinirken rahatsızca kıpırdandım.
"Böyle olmaz. Gel sana temiz tişört vereyim." Cevap vermemi beklemeden ayağı kalkıp gittiğinden ben de mecbur arkasından ilerledim. Yatak odasına girdiğimizde o dolaptan bana uygun tişört ararken ben de etrafı inceledim. Masanın üstündekileri incelerken astronot şeklindeki lamba dikkatimi çekti. Bunu hatırlamıştım. Kuzeni doğum gününde Kerem'e almıştı bunu. O da bana göstermişti. Ama annesi evi temizlerken düşürdüğünden arkası kırılmıştı. Işığı açarken üstten bastırıp açmak gerekiyordu yoksa üst parçası kopup düşüyordu. "Ya sana göre bir şey bulamadım. Bununla idare ede- Dur onu öyle aç-" Konuşması bitmeden lambayı açmıştım bile. "-ma." Bir bana bir de elimdeki lambaya baktı. "Öyle açılacağını nereden biliyorsun?" Şimdi sıçmıştım. Gülümsemeye çalışarak elimdeki lambaya baktım.
"Bende de aynısı vardı. Kuzenim düşürüp kırmıştı. Üst parçası hep çıktığından bastırarak açıyordum. Alışkanlık olmuş. Bu da mı kırık?"
"Evet." Başımı sallayıp lambayı yerine bıraktım ve Kerem'in elindeki tişörtü aldım.
"Sağol."
"Ben çıkayım. Sen rahatça giyin." Odadan çıktığında üstümü değiştirip fırsattan istifade biraz daha etrafı inceledim. Tanıdık çok şey vardı. Fakat hepsine bakmaya zamanım yoktu. Odadan çıkmadan önce tişörtü burnuma götürüp kokladım. Kerem kokuyordu. Kokuların hafızası varmış harbiden. Yıllar sonra bir kokuyu alsan bile onu ve anıları hatırlıyormuşsun.
Daha fazla oyalanmadan salona geri döndüm. Kerem bana bakmış ve üstümü süzdükten sonra önüne geri dönmüştü.
"Gökçe sen de oyna da takımlı yapalım ya. Sıkıcı oluyor böyle."
"Sonunda aklınıza gelebildim Yunus Bey. Bilekliği aldın sonra yüzümüze bakmadın." Yunus bana muzipçe gülümsedi.
"Ayıp ediyorsun kankam. Al bakalım." Konsollardan birini bana attığında ben de oyuna dahil olmuştum.
"Ben Kerem'i istiyorum."
"Aga Kerem ikimizden de iyi oynuyor zaten. O konuda sıkıntı yok. Ama o zaman takımlar dengeli olmaz. Gökçe ile Kerem olsun. Biz seninle olalım."
"Haa... O da olur." Bunun üstüne ben ve Kerem takım olmuştuk. Beklediklerinin aksine gayet iyi oynadığımdan sonraki el Barış benimle takım olmak istemişti.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Heyecanlı mısın?" Yunus'a dönüp başımı salladım.
"Olmaz mıyım? İlk maçım. İlk röportajım. Aşırı stres oldum şuan." Yunus bir elini omzuma koydu.
"Sakin ol şampiyon. Halledersin sen." Ona başımı sallayıp önüme döndüm. Biraz sonra maç öncesi röportaj için çıkacaktım. Gergin olduğum için sürekli saçlarımla oynuyor ve ayağımı yere vuruyordum.
"İyi misin?" İrkilerek arkamı döndüğümde Kerem'i görmemle gerginliğim biraz daha artmıştı.
"Ben mi? Hıhı. İyiyim." Tek kaşını havaya kaldırıp bana sorgularca bakınca nefesimi verdim. "Tamam. Değilim. İlk röportajım sonuçta. Heyecanlı ve gergin olmam normal. Ama ya batırırsam?" Yanıma oturdu.
"Sorun yok. Bunları düşünüp kendini iyice germe. Halledersin sen." Hep aynı laf. Halledermişim ben. "Stres olmana gerek yok. Sen iyisin. Ve iyi olduğunu biliyorsun. Ben de biliyorum. O yüzden sorun yok." Ayağımı yere vurmayı kestim. Parmaklarım arasındaki saçları bıraktım. Ona baktım.
*
Önümde heyecanla ve gerginlikle volta atan Kerem'i izliyordum. En sonunda dayanamayarak önünde durdum ve omuzlarından tutarak bana bakmasını sağladım.
"Çok gerildim ben ya."
"Sakin ol Kerem."
"Olamıyorum. Ya her şeyi batırırsam?" Derin bir nefes verip parmak uçlarımda yükselip yüzünü ellerim arasına aldım. Şuan ben de en az onun kadar heyecanlı olsam da önemli olan oydu.
"Stres olmana gerek yok. Sen iyisin. Ve iyi olduğunu biliyorsun. Ben de biliyorum. O yüzden sorun yok." Kerem derin bir nefes verdiğinde yüzüme çarpan nefesiyle geri çekildim.
"Senin için bir gol atacağım." Gülerek tek kaşımı havaya kaldırdım.
"Söz mü?"
"Kerem sözü." deyip göz kırptıktan sonra sahaya çıkmıştı. Ve dediğini yapmıştı. Kerem benim için bir gol atmıştı.
*
"Gökçe?"
"Ha?"
"Daldın yine."
"Şey... Pardon. Yani... Teşekkür ederim. Daha iyiyim." Gülümsedi.
"Başarılar."
"Sana da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufaklık | Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction"Sen... Sen çok küçüksün." "Sen... Sen görürsün. Görürsün, güzelce büyüyeceğim."