Parfümümü sıkıp aynada son bir kez kendime baktım. Gözlerimle aynı renk yeşil saten elbise ve siyah topuklularla bence gayet güzel olmuştum. Makyajım da ne çok sade ne de çok abartıydı. Saçlarımı da dalgalandırmıştım. Hazır olduğuma karar verip taksi çağırmak için telefonumu elime aldığımda kapı çaldı. Açtım. Karşımda siyah takım elbisesi ve şekil verilmiş saçlarıyla Kerem duruyordu. Bir eli cebindeydi. Diğer eliyle ise çenesini ovuyordu. Kapıyı açtığımda bana dönüp beni baştan aşağı süzmüştü.
"Kerem?" Öksürdü.
"Şey..." Gözlerini elbisemden çekip gözlerime sabitledi. "Seni almaya gelmiştim."
"Haber vermemiştin?"
"Versem iki saat önceden evi terk eder giderdin muhtemelen." Haklıydı. "Şey... Hazırsan..." Gözleri tekrar elbiseme kaydı. "Hazır gibisin yani. Gidelim mi?" Başımı salladım.
"Ceketimi ve çantamı alayım." Odama gidip dediklerimi aldıktan sonra geri geldim. Arabaya binerken kapımı açınca şaşırarak ona baktım.
"E biz de centilmen olabiliyoruz arada."
"Şaşırtıcı." dedim ve yerime oturdum. O da yanıma oturup arabayı çalıştırdı.
"Şarkı açmak ister misin?"
"Hıhı." Biraz düşündükten sonra Kerem'e bakıp güldüm. "O şarkıyı açayım mı?" Kerem de güldü.
"Aç hadi. Dinleyeli oldu baya." Şarkıyı açıp arkama yaslandım.
Gecenin nemi düşmüş gözlerine
Ne olur ıslak ıslak bakma öyleSaçını dök sineme
Derdini söyle
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyleBu şarkıyı seviyordum. Çünkü bana Kerem'i hatırlatıyordu.
*
Yine ailemle kavga ettiğim bir akşamdı. Ağlayarak evden çıkıp yakınlardaki bir parka gitmiştim. Neyseki saat geç olduğundan kimse yoktu. Salıncaklardan birine oturup ağlarken önümde biri durdu. Başımı kaldırdığımda bir göz yaşı daha yanaklarımdan süzülmüştü.
"Neden ağlıyorsun?" Bir şey demedim. Başımı yere eğdim. O da önümde diz çökerek tekrar gözlerimizi birleştirdi. "Islak ıslak bakma öyle." İstemsizce güldüm.
"Barış Akarsu çakması mısın sen?"
"Olma yolunda ilerliyorum." O da güldü. "Oysa ne güzel gülüşün var. Niye ağlıyorsun ki?" Burnumu çektim.
"Ailesiyle arası kötü olan bir çocuk görmedin mi hiç? Ülkemiz koşullarında çok fazla bulunuyor da."
"Ne yaşadın bilmiyorum. Ama aile bu. Anne babalar kızsa da bağırsa da evlatlarını severler."
"Hep aynı cümleler. Bunlar herkesin bildiği şeyler. Ama bizi sevmeleri kalbimizi kırdıkları gerçeğini değiştirmiyor. Affediyoruz, onlar da affediyor, yine beraber gülüyoruz. Ama kırılan bir kalp onarılmıyor. Akan göz yaşlarımız geri gelmiyor. Sevilmenin bedeli kırılmak mı gerçekten?" Bana şaşırarak bakıyordu.
"Kaç yaşındasın sen?"
"İki hafta sonra on iki olacağım."
"Sen... Yani... Yaşıtların gibi değilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufaklık | Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction"Sen... Sen çok küçüksün." "Sen... Sen görürsün. Görürsün, güzelce büyüyeceğim."