KEREM AKTÜRKOĞLU
"Off..." Oflayarak yerime oturdum. Tüm gün antrenmanlarda Barış ve Yunus ile konuşmamış hatta göz göze bile gelmemiştik. Kafamı dağıtmak için FIFA oynamıştım ama tek başıma zevkli olmuyordu. Oyun konsolunu kenara atıp telefonumu aldım. Galeride gezinirken Barış ve Yunus ile olan fotoğraflarımıza ve videolarımıza baktım. İzlerken gülmemek elde değildi. En mutlu zamanlarımı onlarla geçirmiştim. Sonra da beni düşündüklerini bilmeme rağmen kendimi olan sinirimi onlardan çıkararak her şeyi berbat etmiştim. "Sikerler ya." Ayağı kalkıp pijamalarımla olmamı umursamadan evden ayrılıp arabaya bindim. Yaklaşık yirmi dakika içinde gideceğim yere varıp arabadan indim. Bahçeden girdim ve merdivenleri çıkıp zili ardı ardına çalıp kapıya vurdum.
"Patlama lan! Geldik!" Söylene söylene kapıyı açıp beni gördüğünde kaşlarını çattı. "Ne var lan?"
"Oğlum bakma öyle. Hem biliyorum sen de konuşmak istiyorsun."
"Götünden uydurma." Böyle dese de ben onun içini bilirdim. Şirince gülümsedim.
"Hadi be Barış." Gözlerini kaçırdı.
"Bakma lan öyle."
"Barış. Hata ettim. Kötüydüm. İçimdeki kırgınlık o kadar fazla ki sevdiklerime öfke olarak dönüyor hepsi. Sen hep sevildin. Ama ben sahada defalarca yuhalandım, yetmedi üstüme ne bulurlarsa attılar. Sosyal medyaya girmeye korkar oldum ben. Bu nefreti o kadar hissettim ki kendi sinirlerime hakim olamamaya başladım. Bunları kendimi savunmak için söylemiyorum. Hatalı olduğumun farkındayım. Piç gibi davrandım. Oğlum siz benim kardeşimsiniz lan. Ben sizin için canımı veririm. Şuan bana kızgınsın hatta kırgınsın, biliyorum. Ama sen de benim için aynı şeyleri söylersin, bunu da biliyorum. Sikerim gururunu. Kardeşler arasında gurur mu olur lan? Adam gibi gelirim kapına gerekirse. Barış özür dilerim lan. Hayvan gibi pişmanım oğlum. Özür dilerim." Barış yüzüme bakıp yaklaşık bir dakika hiçbir şey demedi. "Ah!" Attığı yumruğun etkisiyle başım yana dönerken kızarmış olduğundan emin olduğum yanağımı tutarak ona baktım. "Bu ne içindi lan?" Sırıttı.
"Ben dediğimi yaparım oğlum."
*
"Siktir git ne bok yersen ye! Kapıma özür dilemeye geldiğinde yumruğu geçireceğim suratına."
*
"Ben senin içini biliyorum lan göt. Sinirlenip bağırıp çağıracaksın. Sonra da gelip özür dileyeceksin. Seni senden daha iyi biliyorum."
"Ya oğlum eyvallah da bu kadar sert vurulur mu lan? Acıdı amına koyayım."
"Acısın amına koyayım. Hak ettin." Başını başka yöne çevirdiğinde ben de yanağımı ovalamaya devam ediyordum. Göz ucuyla bana baktı. "Şşt. Çok acıyor mu la?"
"Yok ya. Ne acıyacak? Siktin attın suratımı. Konuşuyorsun hala." Kenara çekildi.
"Geç lan geç. Buz koyalım da şişmesin." İçeri girerken yandan ona baktım. O da bana bakınca aynı anda gülmeye başladık. "Kardeşim benim be!"
"Kardeşim benim be!" Birbirimize sıkıca sarıldık. Geri çekildi.
"Hadi hadi geç. Yunus ile konuştun mu?"
"Yok. Aradım ama açmadı. Tuğçe hikaye atmış. Beraberler. Arasana işi bitince buraya gelsin."
"Bende o iş." Barış mutfağa buz almaya giderken ben de kendimi koltuğa attım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Siktirin gidin." Yunus salona girdiği gibi beni görmesiyle geri dönerken ayağı kalktım. Barış da önüne geçmişti.
"La oğlum bir dur. Dinle çocuğu."
"Ne dinleyeceğim lan? O bizi dinliyor mu sanki?" Karşısına geçtim.
"Ya tamam haklısın. Ama bir dinle be." Yüzüme baktı.
"Ne oldu lan sana?" Barış güldü.
"Benim eserim." Öteki yanağımı gösterdim.
"Bu tarafın hatırı kalmasın. Bir tane de sen çak."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yanağıma buz koyarken bir yandan da Yunus'a ters ters bakıyordum.
"Oğlum bakma öyle. Sen dedin bu tatafın hatırı kalmasın gel çak diye."
"Lan ben ne bileyim harbiden çakacağını? Manyak herifler."
"Şşt. Bak bakayım şöyle." Barış'a dönüp yanağımı gösterdim. "İyi la. Ben daha çok morartmışım." Barış'a gözlerimi devirdikten sonra tekrar Yunus'a baktım. O da yanağıma bakıyordu. Gözlerini gözlerime çevirdiğinde ikimiz de güldük.
"Gel lan gel. Göt herif." Sıkıca sarıldığımızda Barış da bağırarak üstümüze atladığından hepimiz yere düşmüştük.
"Seviyorum lan sizi." diyerek ikimizin de başını kolunun altına alıp kendine çekti. "Kardeşlerim benim."
"Lan bıraksana. Boğuldum amına koyayım." Yunus kendini Barış'tan kurtarmak için çabalarken Barış onu tutmak için pek zorlanmıyordu.
"Ya o değil de pizza mı söylesek? Acıktım ya."
"Bugün ben ısmarlıyorum." diyerek Barış'ın kolundan kurtulup telefonumu çıkardım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Akşam hep beraber Barış'ta kalmıştık. Sabah da dışarıda kahvaltımızı yapıp beraber tesise geçmiştik. Sahaya girerken Barış, Yunus ve beni kolunun altına almıştı. Diğerleri bizi görünce gülümseyip alkışlamıştı.
"Hele şükür beya. İşte görmek istediğimiz görüntü." Kaan bağırdığında hepimiz gülmüştük. Abdülkerim abi bana döndü.
"Ben demiştim." Gülümsedim.
"Yine haklı çıktın be Apo abi." Biz gülerken Okan hoca da yanımıza gelmişti.
"Bakıyorum keyfiniz yerinde."
"Öyle hocam."
"Valla bir Gökçe eksik. Onu da çağıralım." Kaan gitmek için hareketlendiğinde Okan hoca onu durdurdu.
"Gökçe'yi çağıramazsınız." Kaşlarımı çattım. Benim yerime Torreira konuştu.
"Neden hocam?" Okan hoca sıkıntılı bir nefes verdi.
"Gökçe dün akşam bana istifasını verdi arkadaşlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufaklık | Kerem Aktürkoğlu
Fanfiction"Sen... Sen çok küçüksün." "Sen... Sen görürsün. Görürsün, güzelce büyüyeceğim."