22.Bölüm: "Gideyim mi?"

546 40 36
                                    

KEREM AKTÜRKOĞLU

"Sen sokak sokak beni mi arıyorsun? Her gittiğim yerde beni bulman normal değil. Üstüme izleyici falan mı yerleştirdin yoksa?"

"Ezbere biliyorum seni diyelim."

"Neyse ne. Cidden artık sıkılmadın mı? İki gün sonra maç var. Antrenmanlara gitmen lazım."

"Seni almadan dönmeyeceğimi söylemiştim."

"Niye inat ediyorsun?"

"Sen niye inat ediyorsun?"

"Nedenini gayet iyi biliyorsun. Ne olursun rahat bırak artık beni." Bir şey dememi beklemeden giderken arkasından baktım. Durdu. Bana döndü. "Kendini acındırmaya mı çalışıyorsun sen?"

"İşe yaramış gibi."

"Off... Gel başımın belası gel." Sırıtarak arkasından gittim.

"Eee nereye götürüyorsun beni?"

"Bana kalsa bir otobüsün bagajına atıp İstanbul'a yollarım."

"İstanbul demişken, herkes senin için çok endişeli Gökçe. Sürekli arayıp mesaj atıyorlar. Tamam benim için gelme ama onları da mı hiç düşünmüyorsun? Bari onlar için geri dön."

"Şu konuyu kapat artık. Geldik zaten." Başımı kaldırdığımda beyaz bir binanın önünde durduğumuzu fark ettim.

"Buraya niye geldik?" Gülümsedi.

"Burası benim evim." Şaşkınlıkla ona baktım.

"Senin evin mi? İyi de burası..." Şaşkınlıkla ağzımdan bir küfür çıktı. "Hassiktir. Sen belediye başkanının kızı mısın?" Başını salladığında bir küfür daha ettim. "Sikeyim ya. Tabi ya. Aslansoy. Ben bunu niye düşünemedim."

"Bu kadar şaşıracak bir şey yoktu aslında."

"Sen... Bir dakika. O zaman beni futbol kulübüne..." Gözlerini kaçırdı. "Sen aldırdın."

"Susar mısın artık? Geliyorsan gel." Şaşkınlığımı bir kenara atmaya çalışarak onun peşinden ben de eve girdim. "Ceketini asabilirsin. Ayrıca rahat ol. Ailem İstanbul'da. Ev bana kaldı. İçecek ne alırsın?"

"Şey... Bunun üstüne bir soğuk su içilir aslında." Gözlerini devirip mutfağa gitti. Ben de o sırada aynanın önündeki fotoğraflara bakıyordum. Gökçe gelmeden telefonumu çıkartıp bir tanesinin fotoğrafını çektim. O geldiğinde telefonu cebime koyup uzattığı suyu tek dikişte içtim. "Buraya getirilmemi neye borçluyum?" Omuz silkti.

"Canım istedi. Hem sana vereceklerim vardı. Gelsene." Arkasından gittim.

"Odan güzelmiş." Duvarlara yapıştırılmış resimleri ve kitaplıktaki kitapları inceledim.

"Gel." Bir kutunun önünde yere çökmüştü. Ben de yanına gidip yere oturdum.

"Bunlar ne?"

"Doğum günü hediyelerin." Şaşırarak ona baktım. "Her sene doğum gününü kutladım. Bir gün vereceğime inanmasam da hediyeler aldım. Ne de olsa ilk ve tek arkadaşım sendin. Kafamdaki tek önemli tarih senin doğum günün ve bu yüzden bunu kendimce kutlamak istedim." Bana döndü ve gülümsedi. "Geçmiş doğum günlerin kutlu olsun Kerem Aktürkoğlu." Yutkunarak bir önümdeki kutuya bir de Gökçe'ye baktım. Ona sarılmak için kolumu uzattığımda geri çekilip ayağı kalktı ve güldü. "Hemen cıvıma lan. Al hediyelerini git artık. İçinde Reyyan ve Filiz teyze için de birkaç şey var." Ayağı kalktım.

Ufaklık | Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin