17.Bölüm: "Sevmek ve sevilmek bana harammış gibi."

502 33 4
                                    

KEREM AKTÜRKOĞLU

"Şimdi sen söyle. Sen Gökçe'yi seviyor musun?" Sanki onu görebilecekmişim gibi Gökçe'nin odasının yandan gözüken penceresine baktım. Tekrar Yunus'a dönüp omuzlarımdaki ellerini hafifçe ittirdim.

"Hayır."

"Ne? Kerem sırf inadından böyle diyorsun. Gökçe'yi seviyorsun ve bunu sen de biliyorsun."

"Hayır dedim Yunus. Ben Gökçe'yi... Sevemem. Sevemem lan."

"Niye lan niye?" Barış Yunus'u kenara iterek karşıma geçti. "Neyin inadı lan bu? Bana bak Kerem. Eğer gidip Gökçe'ye onu sevdiğini söylemezsen başkasıyla mutluluğunu izlersin. O zaman da ne ben ne de Yunus senin yanında olur. Sik gibi kalırsın ortada."

"Çok da tın amına koyayım!" diyerek Barış'ı göğsünden ittirdim. "Olmayın lan! Çok biliyorsunuz insanların duygularını."

"Siktirtme lan belanı!" diyerek bu sefer de o beni ittirdi. "Kendi kendini üzeceksin gerizekalı!"

"Oğlum kesin lan şunu." Yunus aramıza girdiğinde bu sefer sinirle onu ittirdim.

"Ya sen de bir git! Açtın bu sikim sonik konuyu başıma."

"Yalan mı amına koyayım?" O da sinirle beni ittirdi. "Sikeceğim inadını senin." Biz sinirle bağırıp birbirimizi ittirmeye devam ederken diğerleri de bağırışmalarımızı duyarak koşarak yanımıza gelmiş ve bizi ayırmışlardı.

"Siktir git ne bok yersen ye! Kapıma özür dilemeye geldiğinde yumruğu geçireceğim suratına." Barış sinirle bağırdığında ona cevap vermek ağzımı açmıştım ki Abdülkerim abi beni omuzlarımdan tutup geri çekti.

"Cevap verme lan. Uzatmayın oğlum. Kaan! Barış ile Yunus'u götür sen de."

"Bende onlar! Yürüyün lan!" Kaan abi Barış ve Yunus'u yedek kulübesine götürürken Abdülkerim abi de beni sahanın öbür ucuna götürmüştü. Mertens de peşimizden geldiğinde Abdülkerim abi ona özel olarak konuşacağımızı, merak etmemesini söyleyince Mertens de başını sallayıp diğerlerinin yanına gitmişti. Yere oturup sırtımı tellere yaalarken Abdülkerim abi de yanıma oturmuştu.

"Ne oluyor Kerem? Ne bu haliniz? Siz Muhteşem Üçlü'sünüz lan. 'Bizi ancak ölüm ayırır.' diye bağırarak geziyorsunuz ortalıkta. Ben yine o çocukları istiyorum lan. Kendinize gelin."

"Muhteşem Üçlü de kendi içinde kavga edemez mi abi? Biz de insan değil miyiz? Sınırlarımız yok mu?"

"Var lan var. Ama siz sorunlarınızı böyle çözmezsiniz. Siz bu değilsiniz. Neler oluyor Kerem? Bak biliyorsun, seni öz kardeşim gibi severim. Her zaman abin olarak yanındayım. Bana anlatabilirsin. Çözebiliriz. Kendinize bunu yapmanızı istemiyorum." Derin bir nefes alıp verdim.

"Yoruldum be Apo abi. Yoruldum. İnsanların benim yerime karar vermesinden, beni hissettiklerimi önemsememesinden yoruldum. Üstümde taraftarın baskısı yeterince varken bir de buna sevdikleriminkinin eklenmesi çok koyuyor bana. Hep ben haksızım, hep ben kötüyüm. Tamam ben de biliyorum çok agresif ve kavgacı olduğumu. Ama doluyorum be abi. İçimdeki şu kırgınlık o kadar fazla ki sürekli öfke olarak sevdiklerime sıçrıyor. Ben de istemiyorum bunu. İnan çabalıyorum da. Ama sanki tüm çabam boşunaymış gibi. Sanki ben dünyaya mutlu olmaya değil de kırılmaya ve insanları kırmaya gelmişim gibi. Sanki sevmek ve sevilmek bana harammış gibi." Abdülkerim abi bir şey demeden başımı kendisine çekti ve bir abi gibi alnını alnıma yasladı.

"Oğlum senin burada bir ailen var lan. Eğer senin bu halde olduğunu anlamadıysak suçlu sen değil, biziz. Ama Barış ve Yunus'a da hak ver be kardeşim. Onlar seni sevmese, seni düşünmese bu kadar üstüne giderler mi? Kardeşsiniz oğlum siz. Kendini onların yerine koy. Barış mesela. Bile isteye kendi topuğuna sıksa sen onu karşına alıp bağırıp çağırmaz mısın? Baktın laftan anlamıyor, suratına bir tane geçirmez misin?" Başımı salladım. "Yaparsın tabi. Bu yüzden onlara kızma. Ben biliyorum lan. Onlar da sana kızamaz. Kıyamazsınız oğlum siz birbirinize. Bu küslüğü uzatmayın sakın. Birbirinize biraz zaman verin. Sonra konuşun, halledin aranızdaki meseleyi. Bir daha da böyle bir şey istemiyorum. Hepinizi alırım ayağımın altına, ona göre." Gülümseyerek başımı salladım.

"Tamam abim. Sağolasın." Sırtımı sıvazlayıp ayağı kalktı.

"Biraz yalnız kal en iyisi. Bir şeye ihtiyacın olursa biz buradayız, unutma."

"Biliyorum abi." Abdülkerim abi giderken başımı tellere yaslayıp gökyüzüne baktım. Hava güneşliydi. Ama benim içimde fırtınalar kopuyordu.

Ufaklık | Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin