20.Bölüm: "Seni yine bulmuşken kaybedemem."

545 35 13
                                    

KEREM AKTÜRKOĞLU

"Ne?" Okan hoca o cümleyi kuralı kaç dakika geçmişti bilmiyorum ama ben daha yeni yeni sindirebiliyordum. "Gökçe... Gitti mi?" Okan hoca başını salladı.

"Evet. Maalesef."

"Gidemez ki. Gidemez hocam. Gökçe bir daha gidemez. Yıllar sonra onu bulmuşken o... Beni yine bırakamaz." Cebimden telefonumu çıkardım.

"Boşuna arama Kerem. Ben defalarca aradım. Ama açmadı."

"Belki... Belki beni açar." Aradım. Ama açmadı. Yunus ve Barış'a döndüm. "Ben onu bırakamam. Onu bulmam lazım. Beni bir daha bırakıp gitmesine izin veremem." Okan hocaya döndüm. "Hocam ben gi-"

"Git hadi git. Gökçe'yi almadan gelme sakın." Hızla başımı sallayıp koşarak uzaklaştım. Arabaya bindim. Süratle giderken bir yandan da telefonunu çaldırıyordum. Ama açmıyordu. Evine gittiğimde arabayı yolun ortasında bırakıp indim ve zili çaldım. Açan olmayınca birkaç kere daha basıp kapıya vurdum. "Gökçe! Gökçe aç şu kapıyı!"

"Boşuna bağırmayın. Gökçe Hanım bu sabah evden ayrıldı." Bana seslenen adama döndüm. Kapıcı olmalıydı.

"Nereye gittiğini söyledi mi?"

"Tam olarak bir şey söylemedi. Sadece..."

"Sadece ne?"

"Sadece veda etmesi gerektiğini söyledi."

"Veda ? Ne vedası? Kime veda edecek?"

"Bilmiyorum beyefendi. 'Bu sefer veda etmem gerek.' dedi. Sanırım temelli gitti. Eşyaları burada ama Unutmabeni çiçeğini de yanında götürdü. O çiçeği çok seviyordu."

"Ne zaman gittiğini biliyor musunuz?"

"İki saat falan oldu." Nereye gitmiş olabilirdi ki? Kime veda edecekti? Bana mı?

"Çok teşekkür ederim." Adam arkamdan 'rica ederim' derken çoktan arabaya binmiştim bile. Sokak aralarından geçerken dediği şeyi düşünüyordum. Bu sefer veda etmem gerek. O kişi ben değilsem kimdi? "Bu sefer... Geçen sefer kime veda etmedin Gökçe?"

*

"Veda mı?" Gökçe başını aşağı yukarı salladı.

"Evet. Bugün sınıftaki kız bize veda etti. İzmir'e taşınıyorlarmış."

"Üzüldün mü?"

"Hayır. Kızla arkadaş bile değildik. Sadece hoşuma gitmedi. Ben onu sevmesem de onu sevenler vardı. Veda böyle edilmemeli bence."

"Bir veda sence nasıl olmalı?" Yaklaşık yarım dakika düşündü.

"Bence bir insan sevdiğine veda etmemeli. En azından bunu o bilmeden yapmalı."

"Nasıl yani?"

"Vedalar acıdır. Sadece insanı üzer. Ve bunu iki kişinin de bilmesi gereksiz. Bence diğeri bunun bir veda olduğunu bilmemeli. Her zamanki gibi beraber vakit geçirmeliler. Sonra kalan bir bakmış, giden gitmiş. Onu son anlarında olduğu gibi hatırlamalı."

"Bence bu çok daha üzücü. Biz her gün beraberiz. Düşünsene: Bir gün yine beraberiz, sohbet ediyoruz, eğleniyoruz. Sonra bir sabah bir uyanmışsın ben artık yokum. Sana bir veda bile etmemişim. Gidiyorum diyememişim. Son kez sarılamamışız. Üzülmez miydin?" Başını salladı.

Ufaklık | Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin