Mervan, hâlâ yerde hareketsiz yatıyordu.
Arkamızdan gelen Mehmet ve Ertunç, mervan'ın nasıl vurulduğunu kontrol etmeye çalışıyordu. Ben onun öldüğünü zannederken, Mehmet," o ölmedi sadece bilinci kapalı ve çok kan kaybetmiş," diyerek beni sakinleştirmeye çalışıtı.
Mehmet'in doktor olması bir nebzede olsa içimi rahatlatmıştı.
Ertunç yarayı daha iyi görmek için Mervanı çekiştiriyordu. Mehmet ise ertunça," hareket ettirmesene lan!" Diyerek çıkıştı.
"Adam ölüyor, bana laf yetiştirmeye devam edeceğine onu kurtarmaya bak." Diyerek o da Mehmet gibi çıkışmıştı. Mervan canıyla cebelleşirken onlar birbirlerine laf yetiştirmekle meşguldü.
"Benim işime karışmayı bırak, Ertunç." Diyerk, âdeta ateş püskürdü," başını Mervana çevirip tekrar onunla ilgilenirken Ertunç yine durmamıştı.
"Sınır bölgelerinde görev yaptım, ben. En az senin kadar iyi anlarım bu işten, o yüzden benimle uğraşmayı kes!"
"Evet, biliyorum senin marifetlerini, Mervanı sana bıraksam yanlış serumla bile zehirlersin, askerde bişey öğrenene kadar kim bilir kaç kişiyi hastanelik ettin!"
"Ne yaptım ki ben," diyerek kendini savunmaya geçmişti ki, Mehmet buna izin vermeden, yüzüne karşı," daha ne yapacaksın, grip ilacı yerine adet düzenleyici ilaç verip beni Askeriye de zehirliyordun!" Dedi, çileden çıkmış bir ses ile.
Ertunç,"Kazaydı," diyerek, hâlâ üste çıkmaya çalışıyordu.
"Siktiğimin piçi, orada geberip gitsem, sen yine Kazaydı dersin."
"Sikik kafalı, madem o kadar iyi bir doktordun nasıl anlamdın?"
Askeriyede adet düzenleyici'nin ne işi var Ertunç?" Diyerek, bağırmıştı." Şu andan bile o ilacı nereden bulduğunu anlayamıyorum!" Dedi, ertunç'u öldürmek ister gibi bakıyordu.
Mehmet ve Ertunç'a bakıyordum, daha fazla sinirlenmeye başlamıştım, onlara baktığında sinirden gözlerim seğeriyordu." Kesin sesinizi yoksa ikinizi daha beter ederim," ne dediğimi kulakları duymuyormuş gibi, ikisi de aynı anda bana bakmıştı, Mervan kanlar içinde yerde yatarken onlar ise gözlerini bana dikmişti." Bana bakmayı kesin." Diyerek, ikisini de terslemiştim.
Koridorun başında, bize doğru gelen Dicle anneyi gördüm. Başındaki yazma yere düştüğünde iki eliyle saçlarını yolmaya başladı.
Mervan'ın başında Ağıt yakıyordu.
"Kurê min, kê tu anî vê rewşê?"
(Oğlum, seni bu hâle kim getirdi)
"Rabe ez gurban im."
(Kalk kurban olduğum)
Dicle Anne'nin ağıtları tüm koridoru doldurmuştu. Âgit baba kalabalığın arasından yanımıza gelerek, Mervan'ın başında dikilmişti, yerde yatan onun oğlu değilmiş gibi inanmayarak bakıyordu.
Dicle anne, Âgit babayı gördüğünde mervan'ın yanından kalkarak ellerini yumruk yapmış Âgit Baba'nın göğüsüne vuruyordu.
Binêre çi bi kurê te kirine, Âgit, êz xwîna
Wi kesê ku lavê te wiha kiriye, ji mîn re bîne, sond dixwim ez ê wî bi destê xwe bikujim!Bak oğlumu ne hâle getirdiler, Âgit, oğlumu bu hâle getirenlerin kanını istiyorum. Bana onu getir, ahdım olsun ki onu kendi ellerimle öldüreceğim!
Mervan'ın başı hâlâ dizlerimdeydi. Ambulansı bekliyorduk, bizi gören başımızda toplanıyordu, kalabalığın arasından gelen baranı gördüm, koşup yanıma gelerek beni kaldırmaya çalışıyordu," kalk hadi." Diyerek ellerini bana uzatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL+18
General FictionMervan ağa vakit kaybetmeden yatakta uzanan Avşin'in karşısına geçti. "Bacaklarını aç."Avşin, zorda olsa kendini sakinleştirerek, ağlama duygusunu bastırıp bacaklarını araladı. "Mervan ağa eline aldığı erkekliğini okşayarak, sertleşmeye çalışıyordu...