13. Bölüm

11.1K 1.1K 444
                                    


Oy verdiyseniz keyifle okuyun ve benimle yorumlarda buluşun olur mu? 🥹❤️

13. Bölüm

İçim ona nehirlerin denizlere aktığı gibi akıyordu.

Sait Faik Abasıyanık

Sezen Aksu'nun dediği gibi; Kadınlar cesur adamları sever. Akışa bırakıp kenarda bekleyenleri değil. Gidişatı değiştiren, yön veren, bahaneler üretmek yerine çözüm üreten adamları...

İşte tam da öyle bir adamı sevmiştim ben.

''Beğendin mi?'' diye sordu ileri doğru adımlayarak. Salona doğru ilerlerken onun yürüyüşündeki ahengi izledim. Omuzlarının güven veren duruşunu, ellerini yanlarında doğal bir rahatlıkla sallayışını, her adımda yerde bıraktığı o görünmez izleri. Sanki ayak bastığı her yere kendi varlığını mühürlüyordu. O yürüdükçe, olduğu yerin duvarları daha sağlam, bu çatının altı daha güvenli hissediliyordu.

''Aslında beraber bakalım diyecektim ama bu civarlarda çok fazla seçenek yoktu. Olanın en iyisi buydu. Karargâha yakın olduğu için sen de rahat edersin diye buralardan bir yer bakmak istedim. Oralarda buralarda kimseye de yük olmak istemedim. Bir düzene geçmemiz gerekiyordu, senin rahat etmen için.'' Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek adına hızlıca toparladı. ''Yani benimde seninle birlikte. O yüzden Sinan ile bunu bulabildik iki gün içinde.''

Gözüm başını hafifçe eğişine takıldı. Omuzlarında sakladığı, gizlediği, sessizliğe büründürdüğü o yükleri gördüm ama onları taşırken bile bana bir huzuru armağan ediyordu sanki. Onu izlerken kalbim sanki durup yeniden atmayı öğrendi. Her hareketinde sevmek ne demek, sevilmek ne demek, insanın birine ait olduğunu hissetmesi ne demek hepsini birden yaşadım. O yalnızca yürümüyor, düşünmüyor, konuşmuyor aynı zamanda bana bu dünyada neyin gerçek olduğunu gösteriyordu.

''Bir şey diyecek misin artık?'' diye sordu. ''Beğenmediysen kontratı daha yapmadım.'' Sesi sakindi ama merakını da gizleyemiyordu. Önce ona baktım, ardından etrafımıza.

İki katlı, eşyalı bir evdi. Yerler ahşap döşemeliydi. Şu an bulunduğumuz yer, kapının hemen girişi koca bir salondu ve hemen ilerisinde mutfak vardı. Muhtemelen yatak odası yukarıdaydı. Pencerenin hemen yanında eski bir koltuk vardı. Eski oluşuna karşı benim içimde uyandırdığı hisler sıcacıktı. Yorgun bir günün ardından Mir Aslan'ın kucağında o tek kişilik koltuğa sığmak gibi. Karşı duvarda duran kitaplık raflarında dağınık duran kitaplarla beni bambaşka bir dünyaya çekmesi gibi. Halının üzerindeki o küçücük sehpada bir çay bardağının varlığının zihnimde canlanması gibi. Ben baktığım her yerde yaşanılabilecek o anların hayaline daldım ve yüzümde oluşan o tebessümü gizleyememiş olacağım ki Mir Aslan da bunu yakalayınca ''Sevdin.'' Dedi sesinde gizlenen o tebessümle. ''Gülümsedin gördüm.''

Bakışlarımı ona çevirdiğimde gülümsememi gizleme gereği duymadan ona doğru ilerledim. İçimde ona karşı gizleyemediğim beni bile aşan o duygular yüzüme vurmuş olmalı ki bakışları değişir gibi oldu. Benim de yüzümdeki ifade düz bir hal alırken ''Mir.'' Dedim. ''Bana hain olup olmadığım soruldu.''

Nefes alamıyormuş gibi sekteye uğradı göğsü. ''Sende böyle düşündüğün ve kaldıramayacağın için mi gelmedin oraya? Bunu anlayabilirim.''

''Şifa.'' Diyerek elleri ellerimi avuçları arasına alırken ellerimizi belimin arkasına doğru götürdü ve kendini bana, beni ona hapsetti. ''Bana böyle sakin sakin bu soruyu soracağına şerefime haysiyetime küfret daha iyi. Ne demek öyle düşünmek ne demek senden şüpheye düşmek.''

MirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin