Uzunca bir bölüm sizi bekliyor.
Oy verdiyseniz keyifle okuyun ❤️18. Bölüm
Ayağını bastın odama kırk yıllık beton çayır çimen şimdi.
Nazım Hikmet Ran
İnsanoğlu bir kuş misaliydi işte. Oradan oraya göçüyor, göçerken de anılarını biriktirerek yol alıyordu. Heybesine kattığı her şeyi de kendine yoldaş yapıyordu. Ben Mir Aslan'ı tanıdıktan sonra ondan öğrendiğim çoğu şeyi kendime yoldaş yapmıştım ama onu da bu yolda yoldaşım yapacağımı hiç düşünmemiştim. Bana dönüp deseler ki sen rüyalarındaki o adamı kurtuluşun olarak bulacaksın, hatta onunla arandaki bağ geçmişe dayanacak ve onu eşin yapacaksın güler geçer, hayalini bile kuramazdım.
Hayattı işte bu. Hayalini kuramayacağım şeyi yaşarken bulmuştum kendimi. Nevşehir'in çarşısında onun ailesiyle birlikte onunla kuracağım o yuva için bir hazırlık içerisindeydim. Kar şehrin her yerini kaplamıştı ama o dükkanların arasından geçerken bize sunulan sıcacık gülümseme insanın içini ısıtıyordu. Hiç şüphesiz ki Türkoğlu ailesi buranın seçkin, sayılan, sevilen kişilerindendi. Mir Aslan yanımızda olmasına rağmen Hasan Türkoğlu'nun peşimize gönderdiği adamlarla birlikte etrafımızda neredeyse bir çember örülmüş haldeydi. Esasında böyle olunca bence çok daha fazla dikkat çekiyorduk ama bununla ilgili bir şeyler söylemek bana düşmez diye bir şey demek istemedim. Mir Aslan'ın elleri elime kenetlenmiş haldeyken o insan kalabalığının arasında bir koruma orduysa dolaşmak haliyle tüm bakışları üzerimize topluyordu.
''Meryem Hanım buyurmaz mısınız dükkanımıza?'' dedi bir adam elleri önünde ileri doğru çıkarak. ''Çok güzel ipek kumaşlar getirdim.''
Meryem Hanım üzerinde siyah eteği, beyaz gömleği, kabanı ve başında saçlarının yarısını örten iğne oyası yazmasıyla ''Birazdan geleceğiz Mehmet Efendi.'' Dedi. ''Sen hazırlayadur kumaşları. Biz bir Efruz efendiye uğrayıp geliyoruz.''
Mir Aslan'a doğru yanaştığımda ''Efruz kim?'' diye sordum kısık bir sesle.
''Babaannemin takıcısı.'' Dedi gülümseyerek. Ona yanaşmamı da fırsat bilmiş bir elimi diğer elinin arasına doğru alarak kolunu omzuma doğru atmıştı. Onun kolunun altında dünyanın en güvenli yerinde adımlıyordum yollarımı. ''Senelerdir tüm takılarını ondan alır, özel yaptırır. Gelini için de bir şeyler hazırlatmış anlaşılan.''
Ben hala bu gelin mevzusuna alışamamıştım ama Mir Aslan'ın benden böyle bahsetmesine gülümsemeden edemiyordum. Sonra içimi bir mahcubiyet kaplayınca da ''Mir Aslan çok değil mi bunlar?'' dedim çekinerek. ''Yani bu kadarını gerek var mı bilemedim.''
Benim çekine çekine sorduğum soruyu Mir Aslan net bir şekilde benim de çekincelerimi silmek istercesine yaptı. ''Sana az bile.'' Dedi burnumdan bir makas alarak. ''Her şey nasıl olması gerekiyorsa öyle olacak Şifa. Eksiği olmayacak. Çünkü sen yapılacak her şeyin hep daha fazlasına layıksın.''
Bir köşeyi dönerken ve ben ona aşkla bakarken ''Dini nikahı kıyacağız hemen ama resmi nikah için senin babanla ilgili şeylerin kesinleşmesi gerekiyor.'' Dedi bu sefer de o mahcupmuş gibi. ''Bazı şeyler bizim tarafta öyle kolay yürümüyor ama söz veriyorum kesinleştiği an ilk yapacağımız şey nikah başvurusu olacak.''
''Hiç sorun değil.'' Dedim gülümseyerek. ''Senin için en uygun zaman ne zamansa o zaman olsun.''
Benim böyle tepki verişim onun da içini rahatlatmış gibi gülümserken ''Hadi çocuklar.'' Dedi Meryem Hanım küçük ama gösterişli, parlak taşlarla süslenmiş bir kuyumcunun kapısını açarken. O girdikten sonra kapının iki yanına dikilen adamlarla birlikte biz de içeri girdiğimizde basık bir dükkân karşıladı bizi. Hatta o kadar ki Mir Aslan eğilmek zorunda kaldığından hızlıca da oturacak bir sandalye baktı kendine.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mir
RomanceBir Aslanın en belirgin özeliği nedir biliyor musunuz? Gücünü sadece kaslarının kuvvetinden değil, ruhunun derinliklerindeki sarsılmaz iradesinden alır. Yelesinin her bir telinde geçmişin zaferleri, geleceğin umutları saklıdır. Avını izlerken zaman...