8. Bölüm

9.9K 1.4K 993
                                    


Bu sefer geri sayım açmadan atıyorum bölümüü. Sizin oy ve yorumlarınızla şekilleniyor aslında birazda 🥹 O yüzden oy vermeyi unutmayalım ve yorumlarda buluşalım olur mu?

İlk kitap finaline son 2 bölüm 🤭
Keyifle okuyun❤️

8.Bölüm

Nasıl bir his biliyor musun?

Oda çok geniş ama sığamıyorsun,

Bak kapı orada ama çıkamıyorsun,

Pencere açık ama nefes alamıyorsun.

Cemal Süreya

Görüp işittiği, hissettiği şeyler karşısında bile bir şey yapamayınca anlıyordu insan çaresizliği. Her şeyin bir sınırı olduğunu ve o sınırları aşacağım derken bile insanın kendisiyle savaşmasının herkesle savaşmaktan çok daha zor olduğunu. Her şeyin zamanla geçeceği, düzeleceği belki de koca bir yalandı. Hayat her daim zor olacak, yeri gelecek özgürlüğümle yeri gelecek hislerimle sınayacaktı ve ben bunlarla yaşamaya alışacaktım. Benim en başta kabullenmem gereken buydu sanırım. Hayatın her daim zor olduğu, hislerimde bencil olmamam gerektiği ve bunu sadece benim yaşamıyor oluşum. Eğer incinmeye yer arayan kalbime bunu inandırabilirsem her şey çok daha kolay olacaktı. Kimse başımı okşamak zorunda değil, kimse beni sevmek zorunda değil ama ben kendimi sevip, kendimi ayağa kaldırmalıyım. İnsan kendine yaslanınca başkasına ihtiyaç duymazdı. Benim kendime yaslanacak gücü bulmam gerekti. Başkalarının gölgesine ömür boyu saklanamazdım. Hayata bir yerden tutunmam gerekti. Kaderi yaşamak için ona teslim olmak gerekirdi. Ben de öyle yaptım. Eğer kader bizi gerçekten bir araya getirecekse zaten dünya üzerinde hiçbir güç buna engel olamazdı.

Kapının tıklanmasıyla uzandığım yataktan kalktım. Hafifçe aralanan kapının ucunda Münevver Hanım vardı. Nişan gecesinden sonra sabah tekrar bu eve geri dönmek durumunda kalmıştım. Mir Aslan ile mesafeli olan ilişkimiz aynı mesafeyi koruyordu ama yine de hala burada olmak bile can sıkıcıydı. Konuşmasak da yan yana geliyorduk ve bu azap gibiydi. Çekinceyle başını uzattığında ''Uyandıysan kahvaltı hazır diye rahatsız ettim. Gel hadi kahvaltıya.''

Başımı tamam dercesine salladığımda bir tebessümle usulca çekti kapıyı. Mir Aslan Asude ile nişanlanınca Münevver Hanım beni bir tehlike olarak görmeyi bırakmış gibi huzurla dolmuştu. İmkansızlığımızın surete bürünmüş hali gibiydi Münevver Hanım. Yerimden kalkıp üzerime aldığımız elbiselerden birini geçirdim. Tesadüf ya da içimin getirdiği o hisle bir yas evindeymiş gibi siyahlara bürünmüştüm. Yanlış anlaşılmamak için değiştirmeyi düşünsem de vazgeçtim.

Odanın kapısını açtım ve merdivenleri usulca inmeye başladım. Adımlarım hafif bir hüzünle onu göreceğimin kırgınlığında ilerliyordu. Mir Aslan'ın nişanlısına değil belki ama nişanlılığına olan bağlılığı ve hislerim içimde bir yara açıyordu.

Küçük Şifa'nın ettiği dualar, senelerce rüyalarında büyüttüğü o sevda ve bugünün gerçekliği...

İçim ona kırgındı.

İçim ona paramparçaydı.

İçim ona dökülüyordu.

Bastığım adımların ağırlığı içimdeki duygusal yükü de taşıyor gibi olunca ilerlemek bir hayli zordu. Bir zamanlar karanlıktaydım ve onun tarafından kurtarıldım. Aydınlık olacağına inandığım geleceğim şimdi sonrasını bilmediğim gizemli bir karanlığa dönüşmüştü. Küçük Şifa'nın umudu, ettiği duaları, bizim denk gelişimiz, yabancıyken bile tanıdık hissedişimiz, Mir Aslan'la olan bağlarımızın gücü bu karmaşanın daha da çıkmaza sürüklenmesine sebep oluyordu.

MirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin