Yeni Dünya |1|

1.9K 78 64
                                    

En son beş yıl önce bir insan yüzü görmüştüm. O da, bir su birikintisindeki kendi yansımamdı.

Çalılar beni çok iyi saklıyor. Böylelikle karşımda duran tavşan beni fark etmiyor. Nefes dahi almamaya çalışıyorum. Tavşan, varlığımı hissetmemeli. Böyle bir fırsatı kaçıramazdım. Uzun yıllar sonra ilk kez doğru dürüst bir şeyler yiyebilecektim. Yayımı tamamen geriyorum. O sırada tavşan bana dönüyor. Burnu ile havayı kokluyor. Eğer birazdan onu vurmazsam kokumu alacaktı. Fakat acele de etmemem gerekiyor. Aksi takdirde bu muazzam fırsatı kaçırmış olacağım.

Tavşan yavaş adımlarla geriye dönmeye başlıyor. O sırada, tavşanın ayaklarının altında kalan yapraklar eziliyor, çatırdıyarak ormanın sessizliği bozuyor. Tavşan ani bir haraketle koşmaya başlıyor. Fakat yayı bırakmıştım. Şu an okum son hızla ona doğru yol alıyordu. Her şey göz açıp kapayana kadar oluyor. Tavşana son sürat çarpan ok, tavşanı geriye doğru savuruyor.

Saklandığım yerden çıkıyorum. Tavşana doğru ilerliyorum ve ilerlerken yayımı katlayıp, çantamın içine sokuyorum. Ok, ağaca çarparak durabilimişti. Oku tutuyor ve çekiyorum. İlk denememden sonuç alamıyorum. Daha kuvvetli çekiyorum ve ok bir çatırdamayla saplandığı yerden yani ağaçtan ayrılıyor.

O çatırdama sesinin nereden geldiği hakkında bir tahminim vardı. Umurım düşündüğüm olmamıştır. Tavşanı inceliyorum. Ok, göğüs kafesinin yan kısmıma saplanmış ve diğer taraftan çıkmıştı. Dikkatlice tavşanı, oktan ayırmıyorum. Kana boyanmış oka dikkatlice bakıyorum. Tahminim doğru çıkıyor. Düşündüğüm gibi ok kırılmıştı.

Okun tam ortasında bir çatlak vardı. Nerdeyse ok, iki parçaya ayrılmıştı. Oku kırarak iki parçaya ayırıyorum ve uç kısmını çantama atıyorum. Lazım olacağını tahmin ediyorum. Yalnızca üç okum tek kalmıştı. Ardından tavşanı inceliyorum. Oldukça etli bir tavşandı. O sırada tavşanın karnı gözüme çarpıyor. Bu tavşan bir 'anne'ydi. Bir okla birçok can almış oluyorum ama hayat bu! Acımasız!

Bulunduğum ormanlık alan oldukça tehlikeli. Her ne kadar burada iyecek hayvanlar olsa da burada görüş mesafem düşüyor. Her an onlardan biri çalılardan çıkıp üstüme atlayabilir. O nedenle burada çok durmuyorum ve hızlı adımlarla bulunduğum ormanı terk ediyorum. Çok değil, kısa süre sonra çorak ve kurak bir arazide kendimi buluyorum. Yeni Dünya'nın hali! Bir adımla ormadan çöl bir araziye geçebiliyoruz.

Yıpranmış ve eskimiş asfalt yolda yürümeye başlıyorum. Siyah güneş gözlüklerimi çıkarıyorum ve gözlerimin önüne yerleştiriyorum. Güneş gözlüğü artık farz! Çok tozlu bir yer burası. Anında da kum fırtınası çıkabiliyor. Eh, mecburen gözlerimi tozdan korumam gerek ve bunlar bir yana, çok havalı durduğuna eminim. Fakat hava atacak kimse yok.

Her şey... 'Mars'a Yolculuk' adlı bir projeyle başlamıştı. Zedor denen bir şirket tarafından son teknolojiyle kuşatılmış devasa bir roket üretildi. Diğer uzay araçlarının aksine daha büyüktü. Saate bin beş yüz kilometre hızla gidebiliyordu.

Fakat Önlerindeki yol çok uzun olacağı için daha uzun süre dayanan bir yakıt geliştirildi. Böylelikle rokette büyük ölçüde yer israfı yapan yakıt tankları küçülecek ve böylelikle roket daha hızlı gidecek, roketin motorları ve yakıtın verimliliğiyle bu hız bir hayli artıyor. Bu yakıt nükleer enerjili bir yakıttı. Roketin fırlatılma tarihi geldiği zaman çok endişeliydim. Böyle bir roket, Kuzey Amerika'yı yerlebir edecek güçteydi. Ve hükümet bunu biliyordu. Bunun gerçekleşme olasılığı yüzde üç gibi büyük bir ihtimaldi. "Yüzde üç" düşük bir ihtimal gibi görünse de Dünya için çok tehlikeliydi. Ve bu riski göze aldılar. Roket fırlatıldıktan on beş dakika sonra bazı işler ters gitti. Roket infilak etti.

KIYAMET FISILTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin