Gözbebeklerim irileşip ufalalıp dura çok önceden çizmiş olduğum haritaya bakıyorum. Kesilen nefesimin yeniden yerine getirmek için derin bir nefes alıyorum. Sakin olmalıyım, bunun Yılan'la bir bağlantım olduğunu göstermez. Belki de kız bir yerlerden bulmuştur, olamaz mı yahut? Odaya doğru yaklaşan ayak seslerini duyduğumda hemen kağıdı katlayıp cebime sokuyorum. Üstümdeki hayreti yok etmeye çalışıyorum. Yılan'ın benden şüphelenmemesi için. Eğer gerçekten de Yılan, eski hayatımın bir parçasıysa, bunun ilk olarak benim öğrenmem gerekiyor.
Yataktan kalkıp yanda duran çekmeceleri inceliyormuş gibi yapıyorum. Sırtım Yılan'a dönük olduğu için benim çehremde hâlâ atamamış olduğum harareti ve şüpheyi saklamış oluyorum böylelikle. Yılan'ın odaya girip, etrafı incelediğini hissediyorum. Yılan'ın bana bu kadar yakın olması beni yakalayacak olması korkusu yüzünden terletiyor.
Kendi kendimi rahatça ele verecek haraketler yapabilirdim üstümdeki dağlar kadar olan baskı yüzünden. Yılan birden çığlık atıyor. Çığlığı yüzünden kalbim duracak gibi oluyor. Arkama dönüp baktığımda Yılan'ı havada; yatağa doğru düştüğünü görüyorum. Şaşkınca Yılan'ı izlemeye başlıyorum, Yılan, yatağa uzanmış, ellerini ve bacaklarını açıp kapatıp tuhaf haraketler yapmaya başlıyor. Bu haraketleri kar yağdığı zaman karın üstüne yatıp "kardan melek yapıyorum," diyen çocukların yapmış olduğu hareketle aynıydı.
Kendimi ele verdim diye çok korkumuştum bir an, ama gerçekleri anlayınca rahat bir nefes alıyorum. Bir yandan da Yılan'a gülmemek için kendimi zar zor tutuyorum. Nedense bir anda uçup gittmişti içimdeki paranoyak düşünceler, telaş, stres velhasıl dağlar kadar yük uçup gitmişti. Bundan dolayı Yılan'a oldukça minnettar oluyorum. "Teşekkürler Yılan'ım..."
Yılan bir anda hareketlerini kesiyor ve bana bakıyor ters ters. "Ne?" diye tıslıyor şaşkınlıkla.
Gözlerimi açıp Yılan'a bakıyorum, "bunu sesli mi söyledim?"
Yılan bir süre bana bakıyor. Aradan geçen kısa bir zaman sonra gözlerini devirip beni umursamamaya çalışıyor ve yumuşacık yatağında keyif sürmeye devam ediyor.
"Hey, bu yatağı ilk ben buldum," diyerek yatağın köşesine oturuveriyorum. Yatağa oturmamla yere kalçamın üstüne çakılmam bir oluyor. Yerden kalkıp beni ayağıyla iten Yılan'a ters ters bakıyorum. O da aynı şeyi yapıyor. "Savaş mı istiyorsun?" diye sorarak Yılan'ın üstüne yürüyorum.
Beni iterek yere düşürdüğü ayağından tutuyorum ve yere doğru çekmeye başlıyorum. Yılan çığlık atıp yere düşmemek için bir yerlere tutunmaya çalışıp dirense de başarılı olamıyor ve yere çakılıyor. Yılan'ı yere düşürdüğümde onun üstünden atlayıp yatağa iniş yapıyorum. Yatağa uzandığım zaman Yılan düştüğü yerden kalkıyor ve patlamaya hazır olan bir volkan edasıyla üstüme yürümeye başlıyor. Keskin bakışlı gözlerine baktığım zaman titremeye başlıyorum. Yatağımdan doğrulup onu durdurmak için ellerimi ona siper ediyorum ve bir yandan da açıklama yapma gereği duyuyorum:
"Hey hey... Dur bir dakika!" diyorum ve Yılan, suratıma indirmek üzere olan yumruğunu sakince yere indirip beni dinlemeye başlıyor. "Şimdi söyle yapalım, taş, kağıt, makas oynayalım. Kazanan yatağı alır?"
Yılan bana bir süre tepkisizce baktıktan sonra şeytanice gülümsüyor. "Hadi oynayalım," diyor.
Ellerimizi arkada saklıyoruz. Yılan'ın neyi seçeceğini düşüneye başlıyorum. Geri sayım başladığında elimi "kağıt" denen şekile getiriyorum. Ve süre dolduğunda ikimiz de aniden gösteriyoruz ellerimizi. Ve... zafer! Yılan'a bakıp sırıtmaya başlıyorum.
"Bu sayılmaz, bir kez daha!" diye tepki gösteriyor Yılan. Ben de sakince:
"Peki..." diyorum. Ve elimi yeniden arkama getirip bu sefer yumruk yapıyorum. Yani "taş"ı seçiyorum. Geri sayım yeniden başlıyor ve ellerimizi gösteriyoruz aniden. Ve... yine zafer! Sırıtarak Yılan'a bakıyorum. Yılan'ın yüzünden yenilginin vermiş olduğu öfke var. Yılan sinirle sırtını dönüp pencere kenarına gidiyor. Kirlenmiş ama hâlâ sapa sağlanm yerinde duran pencereden dışarıyı izlemeye başlıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAMET FISILTISI
Fiksi IlmiahEn son beş yıl önce bir insan yüzü görmüştü. O da bir su birikintisindeki kendi yansımasıydı. Dehşet verici bir radyoaktif felaketten sonra mutasyona uğrayan dünyada kendi kanınla boğularak ölmeyi mi tercih edersin? Yoksa asit yağmurlarında erimeyi...