Hayatımın büyük bir bölümünü geçirdiğim oda tam karşımda duruyor. Odaya adımımı atıp giriyorum. Usulle dolaşmaya başlıyorum odayı. Her gün saatlerce dövdüğüm kum torbası, kaldırıp indirdiğim ağırlıklar, barfiks çekerken tutunduğum demir çubuk... Bütün spor malzemelerim karşımda duruyor. Doğrusu bunları yeniden görmeyi hiç beklemiyordum ama şimdi tam karşımdalar. Normalde cansız maddelere özlem duyan insanlardan değilim ama anılarımı yaşadığım yerleri görmek tuhaf bir his uyandırıyor içimde.
Odadaki dolapların kapısını açtığımda eski kıyafetlerimle karşılaşıyorum. Aslında onlara 'eski' demem oldukça saçma çünkü üstümdeki elbiselere kıyasla yepyeniler... Elime aldığım siyah bir tişörtü incelemeye başlıyorum. Tişört bana oldukça küçük geliyor ne yazık ki... Diğer elbiseleri de alıp bana uyup uymadıklarını kontrol ediyorum. Bütün tişörtler, pantolonlar bana küçük geliyor.
Dolapta bulduğum siyah bir spor ayakkabı da bana uymuyor. Ayakkabı 38 numara, benim giydiğim ayakkabı ise 42 numara ve ayağıma zar zor sığıyor. Belki de Yılan'a bu ayakkabı olur, düşüncesiyle ayakkabıyı yanıma alarak Yılan'ın yanına gidiyorum.
"Hey, Yılan, sana göre bir..." Yılan'ın yerinde olmaması sözlerimin yarıda kalmasına sebep oluyor. Etrafa bakıp "Yılan!" diye sesleniyorum. Cevap alamayınca endişelenmeye başlıyorum. Etrafta endişeyle dolaşıp Yılan'a sesleniyorum. Yanıt alamadığım her saniye içimdeki endişenin çığ gibi büyümesine neden oluyor.
"Ne var be!" Yılan'dan duyduğum yanıt içimi ferahlatıyor nihayet. Soluğumu boşaltarak:
"Neredesin sen böyle?" diyerek Yılan'ın sesinin geldiği yere doğru ilerliyorum. Yılan'ı bir dolabın önünde buluyorum. Yılan'ın o halini gördüğümde şoke oluyorum. "Bu hal ne?" Yüzümdeki şaşkınlık kayboluyor ve yerini tebessüme bırakıyor. Yılan'ın yüzü çikolatayla kaplanmıştı.
"Ne var halimde?"diyerek elindeki çikolataları yemeye devam ediyor.
"Çikolatadan yüz maskesi var mıydı ya?" Verdiğim yanıttan ötürü Yılan gözlerini devirerek çikolataları yemeye devam ediyor. "Eee? Bana yok mu?"
Yılan ban bir paket çikolatalı gofret fırlatıyor. Gofreti havada yakalıyorum. Paketi açıp gofretten bir ısırık alırken gözlerimi Yılan'ın ayakkabılarına çeviriyorum. Bendeki ayakkabılara oranla oldukça kötüydü durumları.
"Yeni bir çift ayakkabıya ihtiyacın var mı?" diye soruyorum.
"Hayır," diyor Yılan.
"Emin misin?"
"Evet."
"Peki," diyerek konuyu kapatıyorum. Ellimde kalan ayakkabılara bakıyorum.
"Hadi gidelim artık," diyor Yılan.
"Peki," demekle yetiniyorum yeniden.
Yılan önden ilerlemeye başlıyor ve ben de onun takip etmeye başlıyorum. Yılan klinikten çıkıp koridorlara bakınıyor. "Hangi taraftan?" diye soruyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAMET FISILTISI
Science FictionEn son beş yıl önce bir insan yüzü görmüştü. O da bir su birikintisindeki kendi yansımasıydı. Dehşet verici bir radyoaktif felaketten sonra mutasyona uğrayan dünyada kendi kanınla boğularak ölmeyi mi tercih edersin? Yoksa asit yağmurlarında erimeyi...