Sabah olduğunda bir heyecanla gözlerimi açtım.Çünkü bugün yazlığa gidecektik.Bizim için bugünün anlam ve önemi çok çok büyüktü.Hemen yanımda duran komodinin üzerinden telefonu alıp saate baktım.09.00.Daha erkendi aslında ama gidip benim hazırlıklara başlamam lazımdı.Bunun içinde yanımda masum bir çocuk gibi uyuyan Jiyanı omuzlarından dürterek uyandırmaya çalıştım.Bir yandan da söyleniyordum.
"Jiyan?" Tepki vermeyince daha yüksek bir şekilde adını tekrar ettim ve omzunu sert bir şekilde dürttüm.
"Jiyan hadi uyan geç kalacağız." Yine uyanmayınca sen şimdi de uyanma da göreyim seni diyerek hafif bir çığlık attım ve bağırmaya başladım.
"Jiyan.Uyan bebek geliyor doğuruyorum.Jiyan uyansana be adam çocuk doğuyor diyorum sana."
Bu sefer uyanıp etrafına sersem bir şekilde bakınmaya ve oda benim gibi bağırarak konuşmaya başladı.
"Hani nerede.Sakın doğma oğlum.Az daha dur ben şimdi arabayı hazırlayacağım.Mira sen de az daha tut içinde sakın dışarı salma bak-"
Devam etmesini engelleyen benim odanın içinde yankılanan sesli kahkaham olmuştu.Öyle telaşlı konuşuyordu ki görende gerçekten çocuk doğuruyorum sanacaktı yani o derece.Uyku mahmurluğundan olsa gerek sesi de bir başka tatlı çıkmıştı.Bu bende onu yeme isteği uyandırıyordu.Uyku mahmuru bakışları da cabası.Sonunda ortada ne hamile ne de çocuk doğuran ben olmadığını anlayıp kendine gelince kaşlarını çatarak bana bakmaya başlamıştı.
"Ne var neye gülüyorsun?Hem hani çocuk hani doğuruyordun sen?"
"Sana güldüm.Böyle heyecanlı heyecanlı konuşunca komiğime gitti.Çocuk konusuna gelirsekte doğurmuyorum çünkü ortada doğuracak çocuk yok."
Son duyduklarından sonra kaşları daha çok mümkünmüş gibi çatılınca bende hemen açıklamaya başladım.
"Ya seni uyandırmayı ilk denediğimde uyanmadın.İkinciyi denedim yine uyanmayınca ben de böyle bir şey yaptım ama işe yaradı da."
"Ben sen doğuruyorsun diye ikinize de bir şey olacak diye korkarken sen de benim halime gülüyorsun şimdi öyle mi?"
Kendimi suçlu hissetmiştim şimdi.Ama böyle düşünüpte fazla tepki vereceğini de tahmin edemezdim ki sonuçta.Hem kötü bir niyetim de yoktu sadece uyanması için yapmıştım.İlk düşününce mantıklı da gelmişti.Ama şimdi biraz empati kurunca mantıklıdan çok aptal bir fikir gibi gelmeye başlamıştı.Ben olsam daha büyük bir tepki bile verebilirdim.
"Ben..ben çok özür dilerim.Böyle hissedebileceğini düşünememiştim afedersin."
"Özür dilemen bir şey değiştirmiyor."
"Biliyorum ama gerçekten düşünemedim.Hem bugün bizim günümüz lütfen dargın olma bana çok üzülürüm sonra."
Dudaklarım büzülmüş merakla ağzından çıkacak sözleri beklemeye başlamıştım.Ah salak kafam niye böyle bir şey yaparım ki!Bugüne böyle başladık ya aferin bana yani.Adam darılmasında ne yapsın.Sonuna kadar haklı.
"Gel buraya başımın tatlı belası.Sen böyle bakarsan ben nasıl darılırım sana."
Ensemden tutup kendine çekti ve dudaklarıma kısa sayılmayacak bir öpücük bıraktı.Ardından da kollarını belime sarınca ben de sarıldım.Gitmesinden korkar gibi sımsıkı sarıldım.Bu kollarda olmak çok çok ayrı bir şeydi.Huzurdu,güvendi,aşktı ve daha niceleriydi en güzel olanlarıydı.Artık daha da çok yerleşiyordu beynime bu sayede.Ben bu adamı seviyordum,ondan ayrılamazdım,hele ki onsuz asla yaşayamazdım.Ve bunun olmaması içinde elimden gelenin en fazlası için çabalayacaktım hep.İçime öyle bir işlemişti ki; gerek gülüşü,gerek bakışı,gerek dokunuşu olsun onu her zerremde hissediyordum ve bu yaşadığımı,mutlu olduğumu ruhumun en ücra köşelerinde bile hissettiriyordu.
"Seni çok ama çok seviyorum bunu asla unutma Jiyan olur mu ne olursa olsun."
"Ben de seni seviyorum Mira'm unutmam sende sakın unutma."
"Bende unutmam."
Bu güzel anı bozan kişi olmak hiç istemezdim ama biraz daha böyle burada kalırsak geç kalacaktık.
"Neyse çok oyalandık hadi kalkalım.Kahvaltı yaptıktan sonra çıkacağız."
"Tamam tamam hadi."
İkimiz de kalktık ve üzerimizi değiştirip avluya indik.Hazırladığım bavul ve küçük çanta arabaya koyulmuştu biz kahvaltı için masaya geçtiğimizde.Gülüşerek yaptığımız kahvaltı sonrası annemlerle vedalaşıp yola koyulduk.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama yola çıktığımızdan beri ikimizden de ses çıkmıyordu.Jiyan yola bense ona odaklanmış yüzünü hafızama kazıyordum.
"Nazar değdireceksin yeter bu kadar baktığın."
Artık nasıl dalmışsam onu izlemeye sesini duyunca yerimde sıçramıştım.
"Özür dilerim korkuttuğum için."
"Senin bir suçun yok dalmışım öyle sesini de duyunca boş bulundum."
"Hımm yakışıklı olduğumu zaten biliyorum ama sen öyle uzun süre dalınca-muzip sırıtış-bir kez daha tescillenmiş oldu.Gururum okşandı valla."
"Hıı sen öyle san."
Deyip önüme döndüm.Jiyan da uzatmadı zaten.Arabaya önceki sessizlik tekrar hakim olunca canım sıkılmıştı artık.Bende radyoyu açmaya karar verdim.Radyoyu açtığımda bu aralar çok severek dinlediğim Mustafa Ceceli-Gül rengi çalıyordu.Daha yeni başlamıştı.Müzik dinlemeyi de söylemeyi de seven bir yapım vardı.Her an her yerde şarkı söyleyebilirdim bazı zamanlar hariç-cenaze,büyüklerin yanı vs.
Nakarat kısmına girince bende eşlik etmeye başladım
"Son aşkım ilk yarim can bildiğim vefalı sevdiğimsin.
Derdimi derdinle böldüğümde
Ömrümü verdiğimsin."
Üzerimde hissettiğim bakışlarla sol tarafıma baktığımda Jiyanı bana bakarken yakaladım.Gözlerinde beğeni ve hayranlık parıltıları vardı.
"Niye öyle bakıyorsun?"
Önce yola bakıp sonra tekrar bana baktı.
"Çok güzel bir sesin varmış."
"Ah evet teşekkür ederim kocacığım biliyorum zaten.Arkadaşlarım da hep öyle der."
"Hiç mütevazı değilsin karıcığım."
"Biliyorum hayatım."
Sadece gülümsemekle yetinip tekrar yola döndü.Ben de bir şey demedim.Konuşmada bitmişti zaten.Yazlığa gidene kadar bir daha da konuşmadık.Kısa bir süre sonra da varmıştık.Jiyan arabayı evin önüne park etti.Emniyet kemerimi açıp arabadan indim ve etrafıma baktım kısaca.Çok güzel bir yerdi.Sessiz sakin huzurluydu.İki gün burada olmak bize iyi gelir umarım.Jiyan arabadan inip bavulu alınca ben de diğer küçük çantayı elime almıştım.Kapının önüne geldiğimizde Jiyan elindekileri yere bırakıp cebinden anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı.Kenara geçip benim geçmem için öncelik tanıdı.Ben de onu daha fazla bekletmemek için geçtim.Peşimden de o girdi hemen.Evin içini incelediğimde sade bir güzelliği vardı.Duvarlar açık mavi tonunda boyanmış,tablolar asılmıştı.Koltuk takımı da modern ve beyaz renkten oluşan bir takımdı.Televizyon ünitesi kapının hemen karşısına konulmuştu ve girişte ilk bu göze çarpıyordu.Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan Jiyanın sesiyle ona döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
General FictionAbisinin hayatının kurtulması için sevmediği daha da önemlisi tanımadığı bir adamla Berdel yapılmasına karar verilen Mira'nın hayatını okumaya var mısınız?