FAHİŞENİN AŞKI
YAZAR: ŞEHNAZ & GÜLŞEN
"Bu sensin!"
Tam karşısında duruyordu. Kızıl saçları sönüp duran ışıkların altında alev misali parıldıyordu. Ben buradayım, diyordu. Tehlikeli bir kadın profili çiziyordu.
Aury hayranlıkla kadını süzdü. Bu kendinden emin duruş, ben burdayım havası, güzelliği, giyimi, endamı, cilvesi herşeyiyle çok farklı bir kadındı. O gün şaşkınlığından hiçbir şey fark etmemişti.
"Anlamadım!" anlamamazlıktan gelmişti Aury, tanıdığını belli etmeyecekti.
"Kaza günü, hafif bir kaza atlatmıştık!" yüzünde aydınlanan bir ifade vardı Megan'ın. Tanımıştı onu hemen, o yüzü daha sonra da unutmamıştı. Ronald'ın ona çarptıktan sonra yüzüne dolan endişe, suyu almaya gittiğinde ikisinin tartışması, o küçük kız gibi görünen ama aslında bir kadın olması, hepsini çok düşünmüştü.
Bu kadını çok merak etmiş hatta peşine düşmek istemişti. Gel gör ki şans ondan yanaydı ve kendi ayaklarıyla ona gelmişti. Şimdi o çok merak ettiği kadın buradaydı. Blake ve Ronald'ın gerilen ifadelerini yakalamıştı. Carter bile susmuştu.
Bu kadın; o gün lüks bir arabaya binerken, nasıl burada içki servisinde bulunabiliyordu? Hem de garson kıyafetleri içerisinde ve fazla kısa ve fazla iddialı!
"Evet, o gün biraz dalgındım!" bu ikinci kezdi. Bu kadını Ronald Rawsonun yanında görüşü ikinciydi. İçine huzursuz bir his dolmuştu. Bu pekiyi değildi.
"Burada mı çalışıyorsun?" şüpheyle yönelmişti sorusunu. Onu rahatsız edici gözleriyle uzun uzun süzdü. Müziğin sesi yüzünden sesi net çıkamıyordu. Blake ona bakmıyordu zaten, kafasını çevirmiş, bara bakıyordu. Sanki onun varlığından rahatsız gibiydi.
"Evet, burada fahişeyim. Bir haftalığına burada çalışacağım! Labirent kapalı olduğu için, burada kaldım. Senin yanında ki kazma adamın üstünde yakalandığım için sahibim beni cezalandırdı. Benim suçum da yoktu, herşey onun yüzündendi. Ama sıyrılmayı başardı işte. Şimdi cezamı çekiyorum! Sahibim de çocuk gibi küsmüş bana, gündüzleri benimle konuşmuyor, geceleri yatağına beraber uyumak için alıyor! Sabah yine sert patrona dönüyor, bende çaresiz kabulleniyorum!" işte tüm bunları bağırıp, söylemek istiyordu. Söylemişti aslında, kendi içinde haykırmıştı. Ama sayılmazdı bu.
"Bu aptal kadın ağzından bir şey kaçırmasın. Hepimizin sonu kodes olacak yoksa!" diye geçirdi içinden Ronald. Grace tepesinde dikiliyordu, karısı hemen yanında duruyordu. Huzursuzdu, bu hiç hoş bir tablo değildi.
"Evet, burada çalışıyorum!" diyerek geçiştirdi. Herkesin önüne içkileri dağıtmış, en son Blake'in bardağını bırakmıştı. Ona doğru eğilip, bardağı bırakmıştı. Bakmasını beklemişti ama Blake göz ucuyla bile bakmamıştı. Hüzünlü bir nefes verdi.
Geri çekilip, onu çağıran diğer barmene baktı. O sırada Megan'ın "Bende seni kocama sordum ama.." diyen cümlesini duymamıştı.
"İşinin başına dön hadi!" sadece Blake'in soğuk, öfkeli tınısına kulak asmış, yüzünde ki üzgün ifadeyle yanlarından ayrılmıştı. Ona bakmadan gitmesini emretmişti.
Elinde ki tepsinin ağırlığıyla bar tezgahının arkasına geçti. Tepsiyi bir köşeye fırlatıp, Mick'e baktı.
Ters giden birşeylerin olduğunu anlamıştı. Aury'nin kızgınlığı gözlerinden okunuyordu. "Ne oldu?" siparişi bıraktığı masaya baktı. Her zaman ki masaydı. Bay Master, Bay Rawson ve Carter, birde Bayan Megan.. Birileri bir şey mi demişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADINLAR MÜZESİ
General FictionMeşru yaşamların ötesinde, kuytuların en dibinde dalaverelerle iş çeviren yobaz çetesinin nezdinde, hüküm süren eziyetin birer aracı onlar. Kim mi? Kadınlar! Fahişe kadınlar! Çaresiz kadınlar! Antika kadar değerli kadınlar! Ama asla satılık mal ola...