FAHİŞENİN AŞKI
YAZAR: ŞEHNAZ&GÜLŞEN
BÖLÜM-22 (Birazcık Sen..)Not: Yeni bölüm geldii.. Gerçeklere biraz daha yaklaşıyoruz. Yorum ve voteleriniz çoğalsın sevgili okurlarım. :))
TUZ KRALIN KIZI okumayanınız kaldı mı? Yoksa hala duymayanlarımız mı var? Eskiden yazılmış yeni yayınladığım bir hikaye. Farklı bir kurgu okumak isteyenlere duyurulur. ^_^ Seviyorum ve sizleri çokça öpüyorum. :* :*
Keyifli Okumalar.
***
Etrafa bakındı. Karşısında ki camın önünde gördüğü şeyle kalakalmıştı. Elinde ki poşetler pat küt düşerken yere, genç kadının yapabildiği tek şey Carter'in arkasına saklanmak olmuştu!
Carter dostuna baktı. Bu bakışlar en tekin olmayan Ronald Rawsonun bakışlarıydı. Elleri cebinde çivi gibi dimdik ve yıkılmaz dururken, bakışlarında öldürücü bir sertlik vardı.
"Tam tahmin ettiğim gibi!" kafasını tehditkar bir şekilde salladı.
Carter arkasında ki kadının ellerini sımsıkı tuttu. Ben yanındayım, korkma dercesine. Seni götürmesine izin vermeyeceğim der gibi. Onun düşüncelerini okuyormuş gibi.
"Bunu yapmam gerektiğini biliyorsun!"
"Dostunun kanatları altında ki kadını kaçırman, nasıl bir gereklilik Carter?"
Carter Ronald'a yapma der gibi baktı. Ellerine batan tırnaklar canını yakıyordu. Ve Grace bunu yaptığının farkında değildi.
"Blake'e haber vermedin değil mi?" der demez Grace'in ağzından bir inilti kopmuştu. Bu kadın oraya dönmekten gerçekten korkuyordu.
"İşleri ne kadar zorlaştırdığının farkındasın. Bu yaptığınla birisini kurtarırken, bir başkasını tutsak ettiğinin farkındasın. Birisini sevindirirken, birisini üzdüğünün farkındasın. Birisine kurtuluşunu verdiğini sanırken, birçok şeyi kendin kaybettin. Nasıl bir gerekliliğin içindesin Carter?" bakışlarını bir an olsun dostundan ayırmıyordu.
Carter'in yüz ifadesi değişmeyince "Zena kaçırıldı!" dedi. Bu cümle de ağır bir küfür, ağır bir hakaret, ağır bir kaybetmişlik vardı.
"Bunu bekliyordum." Dedi Carter.
"Bile bile o masum, her şeyden habersiz kızın canını yaktın!" sesi gümbür gümbür inletti. "O hayatı yok ettin!" dostunda bir pişmanlık görmedi. Sadece üzüldüğünü gördü.
Ürkek sesiyle soluyabildi. "Be..benim..de bir hayatım var.." neredeyse boğuluyordu konuşurken. O zaman ilk defa bakışları buluşmuştu. "Benim de..canım yandı.." ağlamak üzereydi.
Ronald genç kadını izledi. Ağlamaya yüz tutan titrek dudakları kıpırdadı bir an. Her ne söyleyecekse vazgeçmişti.
"Sen zaten bataklığın içindeydin. Bu bataklığa, çektiklerine niye başkasının da dahil olmasını istedin? Hem de senin anladıklarının bir gramını anlamayan, acılarının bir gramını bize belli etmeyen, masum savunmasız bir kız çocuğunu dahil edilmesine izin verdin."
Carter ve Grace kendilerini ezilmiş gibi hissediyordu. Zena'yı hiç tanımıyordu Grace. Nasıl bir kız olduğunu bilmiyordu. Haline üzülse de, onun yaşadıkları daha kötüydü. Ve doğuştan verilmiş bir şey değildi Zena gibi. Bu ona insanların yaptığı bir acımasızlıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADINLAR MÜZESİ
General FictionMeşru yaşamların ötesinde, kuytuların en dibinde dalaverelerle iş çeviren yobaz çetesinin nezdinde, hüküm süren eziyetin birer aracı onlar. Kim mi? Kadınlar! Fahişe kadınlar! Çaresiz kadınlar! Antika kadar değerli kadınlar! Ama asla satılık mal ola...