FAHİŞENİN AŞKI
YAZAR:ŞEHNAZ&GÜLŞEN
BÖLÜM-14 (Sessiz Çığlıklar!)
NOT: Yeni bölüm geldi hoş geldi. En son nerde kalmıştık? Hmm Tessa'nın oyununda, aury'nin gerçekleri öğrenmesinde ve Ronald'ın yanan başında. Hadi bakalım yorum ve beğeniniz bol olsun canlarım. Keyifli okumalar. ^_^
Yanı başında ki adama baktı. Bütün bunlar yalan mıydı yani? Onu kurtaran o değil miydi? Başında aslında bekleyen Harris miydi?
Blake'e döndü. Genç adam teslim olurcasına elini kaldırdı. "Ben bir şey yapmadım, bu olayda ben yokum! Beni hiç karıştırma, seninle kavga etmek istemiyorum!" geri çekildi. Yanlarından ayrılmıştı.
Artık kavga istemiyordu. Aury ile kavgaları onu yormak, tüketmek yerine hayattan soğutuyordu artık. Zaten yaşadıklarına hayat denilemezdi. Birde bu kavgalar hiçbir tat bırakmıyordu. Yaşlanıyordu şu gençlik adını taşıdığı halde.
Tessa'nın kolundan sıkıca tutarak dışarı çıkardı. Bilerek yaptığına emindi. Alex patronu ile aynı fikirdeydi. Bu kavgaya karışmak gibi bir niyeti yoktu. Oda dün öğrenmişti Harris'in gelişini. Aslında Aury'nin öğrenemesini istemiyordu.
"Beni de karıştırmayın, hiçbir şeyden haberim yoktu!" oda geri çekilmişti. Kafasını çevirdi. Aury'nin hayal kırıklığına uğramış bakışlarını görmek istememişti daha fazla.
"Bana yalan söyledin! Beni kandırdın.." hayal kırıklığıyla adamı süzdü. Bir gözyaşı akınca Ronald çaresiz soludu.
"Ağlama!"
"Sanane!" bağrışıyla karşı çıkmıştı. "Sanane, istersem ağlarım sanane!" yerinden fırlamıştı hiddetle. Gözyaşları her bir noktaya savrulurken, genç kadın dağılan hayal kırıklarını görmemek istedi.
"Beni sen kurtarmadın, beni o kurtardı. Ailemi de o koruyor. Sen yalancının tekisin!" hiç düşünmeden konuşmuş, adama bağırmıştı.
"Grace kendine gel bağırma!" sakin olmaya çalışıyor, karşısında ki kadını da yatıştırmaya çalışıyordu. Bu şekilde bağırarak bir yerlere gelemezlerdi. Üstelik Alex vardı!
"Bana yalan söyledin. Sen hiçbir şey yapmadın!"
"Kapa çeneni!" diye bağırdı en sonunda. Kolundan tutarak sürüklemeye başladı. Burada bu şekilde konuşmayacaklardı.
Uygun bir oda bulur bulmaz genç kadını iterek içeriye atmıştı. "Sana yalan söylemedim. Anlamadan dinlemeden hemen bağırıyorsun, suçluyorsun."kapıyı hızla çarptı. Sinirleniyordu artık.
Duyduğu iki kelimeyle ortalığı velveleye vermesine katlanamamıştı. Üstelik o hayatını kurtarmıştı. Harris sadece ön ayaktı. Onu arkada perde arkasında tutacak, olayların büyümesini engelleyecek tek sebepti. Ve bunu bile Aury'e söylemek büyük bir meseleydi.
"O beni o iğrenç halimle gördü. Benden iğrendi. Nasıl bir yerde olduğuma baktı. Kahretsin o beni görmemeliydi!" hıçkırıkları arasında adama bağırdı acıyla. Harris'i geri de bırakmıştı. O aşkı kirlenmesin diye, o aşkı bu bedende ölmesin diye ardında bırakmıştı. Niye gelmişti?
" Saçmalama, o senden iğrenmedi!" kadına hiddetli sesiyle bağırıyordu. Duvarlar bile sesine dayanamazken genç kadın daha da üzerine gitti.
"Her şey senin yüzünden. Ben sana inandım, güvendim. Sana herşeyi anlattım. Sen hayatımı daha da mahvettin! Gittin onu getirdin! Sen güvenilmezin tekisin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADINLAR MÜZESİ
General FictionMeşru yaşamların ötesinde, kuytuların en dibinde dalaverelerle iş çeviren yobaz çetesinin nezdinde, hüküm süren eziyetin birer aracı onlar. Kim mi? Kadınlar! Fahişe kadınlar! Çaresiz kadınlar! Antika kadar değerli kadınlar! Ama asla satılık mal ola...