FAHİŞENİN AŞKI
YAZAR: ŞEHNAZ & GÜLŞEN
BÖLÜM-24 (Belki Bir Gün Grace Rawson...)
Keyifli Okumalar
Grace Campbell bu kapıda sona ermiş, artık Aury olarak çıkmaya mahkûm edilmişti. Umudu yeni yeni çiçek açarken, bir makas ortadan kesip yere atmıştı. Blake Master hayatını kesen bir makastı o an itibariyle. Onu almaya gelmişti.
Ne Ronald, ne Carter kurtaramazdı artık onu. Bu saatten sonra hiçbir güç onu bu adamın elinden alamazdı. Donmuş bir vaziyette kapıdaki adamı izliyordu.
Ronald kendine gelen ilk adam olmuştu. Blake, Alex ile konuşurken bu aptal kadın saklanmak yerine gözler önüne seriyordu kendini.
Kolundan tuttuğu gibi içeri sokmuştu. Koşar adımlarıyla otoparka yürütmüştü. Genç kadını içeri itti nefes nefese. "Sakın ağzını açma. Sakın konuşma, burada saklanacağız."genç kadın ile otoparkın en kuytu köşesine saklanmıştı.
Konuşmaları duyamıyordu. Carter piçi nasıl toparlayacaktı bilmiyordu. Sadece bekliyordu. Arabasını otoparka saklamasaydı, şimdi onunla çıkıyor olsa, bu Blake'in şüphelenmesine neden olurdu. Zira hiçbir zaman arabayı otoparka park etmemişti. Lanet olsun gelecek zaman mıydı?
Telefonu cebinden çıkardı, sessize alıp bekledi pusuya yatan gözleriyle. Kollarındaki kadının sıcaklığı düşünmesini engellese de, kendinde kalmaya gayret ediyordu. Boynuna değen sıcak nefes, baştan aşağı ürpertmişti Rawsonu.
Her şeyi unutmuş bir vaziyette genç kadına döndü. Yüzü kireç gibi olmuştu. Dört tarafı karanlık bir hücrede kısılmış bir ceylan yavrusuna benziyordu. Korkusu içini dağladı. Yalvaran bakışları Ronald'ın nefesini kesti. Hayır, onu vermeyecekti. Onu buradan götürecekti.
Korkusunu yok etmeliydi. Düşüncelerini farklı yönlere çekmeliydi. Zoraki bir gülüş yerleştirdi dudaklarına. Kulağına hafif eğildi. "Beni özlediğinin, arzuladığının farkındayım Grace ama sırası değil. Hiçbir zaman otopark fantezilerim arasında olmamıştır. Araba açık havada olsaydı çekinmeden kendimi sana sunardım." Konuştukça sesi boğuk boğuk çıkmıştı.
Genç kadını duvar ile kendi arasında sıkıştırdı. Grace hala kaskatı duruyordu. Onu hiç duymamış gibiydi. Saçlarını kulağının arkasına iliştirdi. "Korkma bebeğim, yanımdasın güvendesin. Kimse seni almayacak."
Duymak istediğini duymuştu. Lakin korkuyordu. Belki Blake izini bulmuştu ve şimdi evi talan edip onu bulacaktı. Hem de Ronald ile duvarın arasında sıkışmış bir halde.
"Ro-Ronald-lütfen.." gömleğini avuçları arasında sıkıştırdı. Tırnakları derinin üzerinden geçerken, Ronald hissettiği dokunuş ile derin bir nefes vermişti. Karanlık gözbebekleri genç kadının korku dolu gözlerine hapsoldu.
"Seni bırakmam Grace Campbell seni asla bırakmam!" dudaklarına güven veren sert bir öpücük bıraktı. Ronald'a sıkıca sarıldı. Kafasını güvenli boynuna gömdü.
"Sakın bırakma Ronald." Ağlamak üzereydi. Hiç bu kadar korkak ve çaresiz hissetmemişti kendini. Kurtuluşu bir adım ötede iken, Blake o bir adımı bin adıma çevirmişti. Belki de o son adımdı ve artık sonrası yoktu.
"Bırakmayacağım bebeğim!" saçlarını öpüp sıkıca sarıldı. Bu şekilde ne kadar bekleyeceklerdi, Blake ne için gelmiş, ne zaman gidecekti, Carter ne yapıyordu? Türlü cevapsız soru ile cebelleşirken birde Grace'in korkusu eklenince köşeye sıkışmıştı. Hiç böyle bir hale düşmemişti. Tüm bunların sebebi kollarında duran kadındı. Ve lanet olsun o kadının bağımlısıydı. İşte bu yüzden kızamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADINLAR MÜZESİ
Художественная прозаMeşru yaşamların ötesinde, kuytuların en dibinde dalaverelerle iş çeviren yobaz çetesinin nezdinde, hüküm süren eziyetin birer aracı onlar. Kim mi? Kadınlar! Fahişe kadınlar! Çaresiz kadınlar! Antika kadar değerli kadınlar! Ama asla satılık mal ola...