FAHİŞENİN AŞKI
YAZAR: ŞEHNAZ & GÜLŞEN
BÖLÜM-21 (Grace Cambpell öldü..)
Not: Ailesi bekleyenler varsa, beklediği gibi kabul etmedi. Üzerine babası dövdü ve ağır konuştu. Blake yine kuzenini kaybetti, aklını kaybetti. Carter bizi şaşırtmaya devam ediyor. Ve son olarak evinde ki şey.. Nedir o sizce? Yorumlarınızı bekliyorum. Bol bol yorum bol bol vote canlarım.
Keyifli Okumalar!
Bu arada güzel bir haberim var. Saat tam sekizde sizlere eskiden yazdığım bir hikaye yayınlayacağım "TUZ KRALIN KIZI" adında tanışacağınız yeni bir kurgu, yeni bir hayat, yeni bir aşk ve gizeemmm... Merak eden okurlarım olursa saat sekiz suları profilimi kontrol etsin. Çalışmalarda yeni hikayenin tanıtımıyla karşılaşacaksınız. Sizi öpüyorum. :)))
****
"Merhaba..ben geldim.."
On yıl yaşlanmış anne babasına baktı. Piç amcasının söylediği yalanlar yüzünden acılar içinde kıvrınan, şaşkın anne babası.
Onlara tüm gerçeği anlatacak ve buradan gideceklerdi. Master belalarının bulamayacağı bir yere! Hiç düşünemeyecekleri, beklemedikleri en uzak yere!
Gülümsemesi yana düşen yüzüyle yok olmuştu. Bu tokat hayata olan tüm gülüşünü yok etmişti. Biraz daha vursaydı, tüm dişi ağzında topalanacaktı, buna yemin edebilirdi.
"Seni küçük fahişe!" diye haykırdı. Öyle bir sesti ki, sağırlar bile o sesin altında ki iğrentiyi, kini, nefreti, öfkeyi, kızgınlığı, kabullenmezliği hisleriyle duyabilirdi. Ve ağlarlardı Grace'in haline.
İri iri boncuklar birer kan damlası gibi aktı gözünden. Babasının haykırışı kulaklarını sağır etti sanki.
İnanmışlardı o piç adama! Kızlarının göz göre göre fahişelik yapacağını düşünmüşlerdi.
"Ben, kendi isteğimle yapmadım. O piç kardeşin beni sattı!" babasının haykırışına karşılık cılız bir sesle solumuştu. Kendisi bile duyamamıştı gerçeği.
Acımasız bir tokat daha yüzünde patladı. Bir saniye içinde kendini yerde bulmuştu. Sözlerinin yanı sıra, fiziken darbelerini kızına indiriyordu. Her şeyden bir haber, onu suçluyordu.
"Nasıl buraya gelirsin? Hiç mi utanman yok senin? Birde gülüyorsun!" inanamıyormuş gibi baktı. Karşısında ki kızım dediği kadına baktı. Onun kızı olsaydı, bu iğrençliği yapmazdı.
"Ben sana geldim Baba.. ben suçsuzum..ben size geldim.." annesine baktı. Kafasını yan tarafa eğmiş, gözlerini ondan kaçırmıştı. Yanında değildi, babasına karşı gelmiyordu. Benim Grace'im, benim güzel kızım yapmaz demiyordu. Hiç bir şey demiyordu. Sadece duruyordu öylece.
"Anne.." boğuk boğuk inledi. "Yapmaz desene babama.. benim kızım fahişelik yapmaz desene.." gözyaşlarını titreyen elleriyle sildi.
"Ben okulumu seviyordum. Ben okuyordum, o adam beni doğum günümde sattı. Parasını aldı gitti hayat sürdü. Bana hediyesi hayatımı doğduğum günde almak oldu!" son cümle de boğazını yırtarcasına bağırdı.
Nice haykırışları yürekleri dağlamıştı. Nice haykırışları buzdan heykelleri tuzla buz etmişti. Nice haykırışları gerçekti.
Lakin Grace Campbellin babası Hector Campbell bir gram etkilenmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADINLAR MÜZESİ
General FictionMeşru yaşamların ötesinde, kuytuların en dibinde dalaverelerle iş çeviren yobaz çetesinin nezdinde, hüküm süren eziyetin birer aracı onlar. Kim mi? Kadınlar! Fahişe kadınlar! Çaresiz kadınlar! Antika kadar değerli kadınlar! Ama asla satılık mal ola...