FAHİŞENİN AŞKI
YAZAR: ŞEHNAZ & GÜLŞEN
BÖLÜM: 26 (Ajan Gerrit İş Başında!)
O an gerçekten utanmıştı.. "Ve sonunda anladım ben nankör bir kadınım.." diye geçirdi içinden. Ve ekledi. "Gerçekten!"
Blake'e baktı. Düşüncelerini aydınlatan adama. Sadece kendisinin değil, herkesin nankör olduğunu gösteren adama baktı.
"Şimdi lütfen bırak o bıçağı." Yalvardı genç adam üzerine doğru gitti. Aury bir yerlere dalmış gibiydi. Sanki duymuyordu, sanki görmüyordu. Genç adam etrafa sıçrayacak kanları görmekten ödü kopuyordu.
"Yalvarırım sana bırak o bıçağı, bize zarar verme Aury." Sona doğru fısıldadı. İki büklüm oluyordu acısından.
Aury donuk bakışlarla Blake'e döndü. Ne dediğini duymuyordu. Oynattığı ağzından okuyabildiği tek şey sahte labirent adıydı; Aury!
Blake o bıçağı almanın bir yolunu bulmuştu. Lakin bir zarar gelmesinden korkuyordu. "Hadi ver bana.." diyerek elini daha da uzattı. Bir adımlık mesafe kalmıştı. Her an düşüp bayılacakmış gibi duran kadın, çektiği acıyı yeni duyumsuyor gibiydi.
Aury robot gibi hareketleriyle bıçağı genç adama verdi. "Ben nankör değilim..." cılız sesi zor duyulmuştu. Blake bıçağı yere fırlatarak genç kadına hızla sarılmıştı. "Aury.." derin bir nefes verdi. Bir zarar vermeden kurtulmuştu. Aury ölürse Blake yaşayamazdı.
Saçlarına, gözlerine, burnuna, yanaklarına dudağına sayısız öpücük bırakmıştı. "Alex!" kapıya doğru bağırdı. Boğazındaki kesiği hemen temizleyip sarmalılardı.
Kapı Alex tarafından açılmış, Belinda ve Tessa arkasından girmişti. "Çabuk, yarayı sarmalıyız, mikrop kapmadan." Kollarında duran kadını kucaklayıp, koltuğa yatırdı.
Belinda yaraya odaklanmıştı. Kendini öldürmeye çalışmıştı. Ölmek istiyordu artık. O bıçağı alarak, intihar etmeye çalışmıştı.
Alex telaşla dışarı çıkarken, Tessa üzerini değiştirmek için odaya gitmişti. Aury'nin ölmesi için yalvarmıştı. Ama sadece bir kesik vardı. Keşke ölseydin fahişe, duaları dilinden dökülmemişti. Blake'in haykırışlarını duymuştu herkes kapı arkasında. İkisinin bir zamanlar mutlu olduğunu duymuşlardı. Tessa ona olan aşkını bir kez daha duymuştu. Lanet etti labirentin kurulduğu, Blake'nin başına geçtiği güne, Aury'nin satıldığı güne. Her şey o kadar berbattı ki.
Blake Alex'in getirdiği ilkyardım malzemeleriyle genç kadının yarasını sarmıştı. Bir ağrıkesici vermişlerdi. Genç adam yine o odaya götürmüştü. Kendi odasında kalmasını istememişti. Yatakta uyuyan halini seyre daldı.. Zaten ne konuşacak, ne duyacak haldeydi.
"Görüyor musun eserini? Hepimiz senin zulmüne güçlü kalabiliriz. Senin o piç babana alışmış olabiliriz. Üstesinden yıllardır geliyoruz. Bu kadın öyle değil, bu kadın en başından belli etti kendini. Sen o kaçmaya çalıştıkça, bu batağa daha da sürükledin."
Blake sadece Aury'i izliyordu. Belinda'nın gerçeklerini daha ilk gün kendine itiraf etmişti. Bütün bunları zaten biliyordu. Lakin o zamanlar eli bağlıydı. Samuel Master ellerini kelepçelemişti. Şimdi ise bir nevi özgürlüğü elindeydi, lakin Aury her yanını zincirleyip kelepçelemişti.
"Her şeyi mahvetti Belinda. Kaçmasaydı hepimiz özgürdük şimdi. Herkes istediği yerde olacaktı şu an." Gözünü genç kadından ayırmadan konuşuyordu. İyice zayıflamış, güzel yüzü solmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADINLAR MÜZESİ
General FictionMeşru yaşamların ötesinde, kuytuların en dibinde dalaverelerle iş çeviren yobaz çetesinin nezdinde, hüküm süren eziyetin birer aracı onlar. Kim mi? Kadınlar! Fahişe kadınlar! Çaresiz kadınlar! Antika kadar değerli kadınlar! Ama asla satılık mal ola...