FAHİŞENİN AŞKI
YAZAR:ŞEHNAZ&GÜLŞEN
BÖLÜM-18 (Umut Işığım Olan Müstakbel Kocam Blake Master!)
Not: Araya çokça zaman girmeden bölüm atalım dedik. Beğenecek misiniz acaba? En son nerde kalmıştık? Can alıcı soruda.. Hadi cevaba bakalım canlarım.. Ronald Rawson ne demiş? :))
Keyifli Okumalar.
***
Dostuna uzun uzun baktı. Ronald Rawson duygularını belli edecek kadar çökmüş bir adam mıydı?
Uzun süre birbirlerini izlediler. Bazen bakışlar da bulabilirsiniz cevabı. Bazen ağızdan dökülen kelimeler cevap varsayılmazdı.
Bakışlarını kestiğinde iç ferahlatan bir kahkaha attı. Öyle bir kahkaha attı ki, Blake Master sorusundan şüphe etmişti. Ne sormuştu; Sen Ronald Rawson, Grace Campbell'e âşık mısın?
"Ben.." diyerek kendini işaret etti. "Ben Grace Campbell'e âşık olacağım öyle mi?" kocaman gülüşüyle kafasını salladı. "Sen aklını kaçırmışsın dostum!" sesinde ki tını ince alaydı.
Blake bir an yanlış bir şey sorduğunu düşünmüştü. Grace'e olan ilgisi onu bu düşünceye itmişti. "Onunla öyle bir ilgileniyorsun ki Ronald.."
"Sende ona olan ilgim yüzünden, şüphelendin. Aşık olduğumu zannediyorsun!"
"Aynen öyle!"
"Ben o kadının gözlerinde ki umuda bağlı kaldım. Sadece o yüzden geldim. Labirente ilk geldiğimde bana onu sen gönderdin. Ve ben onu öyle tanıdım!"
Cevap vermeyince "Ben karıma aşık bir adam değilim, biliyorsun. Ama bir fahişeye aşık olacak bir adam da değilim dostum. Kendine gel, seni tanıyamıyorum!" ardından içinden ekledi. "Grace sana böyle demek istemezdim!"
"Silkelen kendine gel dostum!"
"O kadar olay oldu ki, aklım şaştı!" pişmanlık tınısı vardı. Fakat şüphesini hala yenemiyordu.
"Bir şey olduğunda dostlarından şüphelenme! Biz her daim yanındayız!" her zaman yanında olacaktı. Bundan şüphesi yoktu. Babası konusunda ona yalan söylemiş, kandırmıştı. Grace ise tam bir felaketti zaten. Yerinden kalktı usulca.
"İş adamıyız dostum, iş başına geçmeliyiz!" diyerek gülümsemişti.
Kafasını salladı. "Seni işinden alıkoyamayız Bay Rawson!" yerinden kalkıp dostunu uğurladı. Her ne kadar söylediklerine inansa da içinde ki şüpheden bir türlü kurtulamıyordu.
Telefonunu cebinden çıkardı. Carter'in numarasını tuşladı. İstediğini yaptığını umuyordu.
"Adamı ayarladın mı?"
"Evet ayarladım."
"Gerektiği yere gönderdin mi?" yola koyulmuş, şirkete doğru gidiyordu.
"Evet gönderdim her şey tamam."
"Tamamdır. Gerisi Leonard ve Samuel'i yok etmeme kalıyor."
"Leonard konusunda yanında olurum. Ama Samuel'e yapacağın hiçbir zararın yanında değilim. Orada yalnızsın."
"Senin yanımda olmanı istemiyorum zaten. Sadece bana adamları ayarla yeter." Sesi sertti. Samuel konusunda ki bu uzak duruşunu anlıyordu. Dostunun yüzüne bakabilmek, onun arkasından iş çevirmek istemiyordu. Ama kendisi bu kadar rahat değildi, illa ki dersini verecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADINLAR MÜZESİ
General FictionMeşru yaşamların ötesinde, kuytuların en dibinde dalaverelerle iş çeviren yobaz çetesinin nezdinde, hüküm süren eziyetin birer aracı onlar. Kim mi? Kadınlar! Fahişe kadınlar! Çaresiz kadınlar! Antika kadar değerli kadınlar! Ama asla satılık mal ola...