Medya'da Berke.
İyi okumalar.Güneşin ışıklarıyla uyanamamıştım bu sabah. Uyumamıştım çünkü. Uyuyamamıştım. Sabaha kadar yavaş yavaş yağan yağmurun ve arada etkisini gösteren şimşeklerin seslerini dinlemiştim sadece.
Hala dışarıda yağan yağmurla birlikte yanımda duran telefonumu alıp saate baktım. Saat daha 6 civarıydı. Bu saate kadar uyumamıştım, bu saatten sonra da uyumazdım.
Uyuşuk hareketlerle kalktım oturduğum yerden. Odamdan çıkıp banyoya geçtim direk. Soğuk bir duş iyi gelebilirdi. Biraz da olsa uykum açılırdı belki. Yaklaşık yarım saatimi soğuk suyun altında geçirdikten sonra çıktım banyodan. Odama geçip vücudumu ve saçlarımı kuruladıktan sonra iç çamaşırlarımı geçirdim bedenime. Daha sonra ise dolabımdan dikkat etmeden aldığım ilk t-shirt'ü giydim ve odamdan çıktım. Saat 7'ye geliyordu Eylül ise hala uyanmamıştı. Umursamadan mutfağa geçtim. Bugün onunla uğraşacak havamda değildim.
Mutfakta kendime sade ve sert bir kahve yapıp, sigaramla birlikte balkona çıktım. Eylül ayının verdiği soğuklukla birlikte hava biraz esiyordu ve akşamdan beri yağan yağmur azda olsa hala etkisini gösteriyordu. Hava biraz soğuk olsa da umursamadan balkonda bulunan sandalyelerden birisine oturdum ve yanımda duran sehpaya kahvemi koyup, yanıma aldığım sigaramda bir dal aldım.
Aldığım sigarayı dudaklarımın arasında tutuşturduktan sonra derin bir nefes çektim içime. Zehirli duman benim ciğerlerimde dolaşırken, akşamdan beri kaskatı olan vücudumun azda olsa gevşediğini ve rahatladığını hissedebiliyordum. Balkonumda bulunan bu muazzam manzarayı seyrederken kahvemi ve sigaramı da içmeyi ihmal etmiyordum.
Karşımda duran, tepeleri karla kaplı dağları ve hemen bitişiğinde başlayan ormanı saran beyaz sisleri izlemesi gerçekten muhteşemdi benim içim. Yavaşça çiseleyen yağmurun ve hafif hafif esen rüzgarında sesi ile bu manzara anlatılmaz biçimde muhteşem bir hal arıyordu bana göre.
Yaklaşık ne kadar olduğunu bilmiyorum, 3-4 sigara daha içtikten sonra kalkmıştım oturduğum yerden. İçeri girdiğimde Eylül kalkmış, yatağını toplamış, giyinmiş ve kahvaltıyı kurmaya başlamıştı.Bende artık hazırlanmam gerektiğini düşünüp odama geçmiştim. Önceden alınmış olan ve askıda asılı duran okul formalarımı dolabımdan çıkarıp üzerime geçirdim. Dağınık olan saçlarımı da taradıktan sonra hazırdım. Odamdan çıkıp mutfağa geçtiğim de Eylül hazırlamış olduğu kahvaltıya oturmuş ve yemeye başlamıştı bile. Sanırım hala bana kırgındı.
Umursamadan mutfakta kendime bir tane daha kahve yapıp Eylül'ün karşısına, masaya oturdum. Eylül beni takmayarak kahvaltısını yapmaya devam ediyordu.
Sanırım şuan onunla küstük. Peki bu benim umurumda mıydı?
Tabi ki hayır.
Bana bakmaya tenezzül bile etmeyen Eylül'e gözlerimi devirerek baktıktan sonra yapmış olduğum kahvemden bir yudum aldım. Eylül hazırlamış olduğu kahvaltıyı midesine indirirken ben sadece kahvemi yudumluyordum. Yaklaşık 5 dakika sonra içeride hüküm süren ölüm sessizliğini ben bozdum.
''Küs müyüz?''
''Umurunda mı?''
''Soruma, soru ile cevap verme!''
''Başka ne yapma mı istersiniz Azra hanım? Kahvenizi de ben içireyim mi?...Eylül onu yapma, bunu söyleme,emir verme, merak etme, konuşma! Onu yap, şunu yap! Yeter ya! Bıktım! Ben senin her dediğini yapmak zorunda mıyım?!''
''Bana bağırmayı kes!''
''Nedenmiş? Sen bana bağırıp, beni azarlayabiliyorsun, ama bana gelince sus?! Oldu canım başka?...Tamam senin evinde kalıyor olabilirim ama bu sana beni yönetme hakkı vermez! Gerçekten Azra yoruldum artık. Benim de bir sınırım var. Her zaman alttan aldım, sen üzülme diye...Evet zor şeyler yaşadın ama artık buna bir son ver!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ KADIN
ChickLitArkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanmış olduğu duvardan kendini çekti ve bir adım yaklaşıp konuşmaya başladı. "Güzel vuruyorsun." "Seni...